26 Nisan 2024 Cuma

26 Nisan Cuma

Günün standart "pazara gittim, bahar sebze meyveleri ışıl ışıldı" bıdı bıdılarını hemen geçiyorum, öyleydi.
Pazara ikinci gidişimde -pamuklu tayt bakacaktım- yol ortasında bir öksürük tuttu beni, el aman!  Kuru mu kuru bir öksürük, gözümden yaş gelecek neredeyse. Hemen bir bakkal buldum, su aldım, iki yudum içtim, kendime geldim.
Anladım ki, "havadaki tozlar alerjik bünyelere dokunabilir, maske takmak uygun olur" sözleri boşuna değilmiş. Güya, bugün hava kalitesi daha iyiydi, gel gör ki pazarın havasında toz varmış demek, kalabalık insan ortamında tozlar yerden havalandı belki de. 

Öğleden sonra annemin bir siparişini almak üzere Kadıköy'e gittim. 
Önce Moda İlkokulu'nun önüne doğru yukarı yürüdüm, oradan boydan boya Bahariye Caddesinde dolandım, vitrin baktım, alış veriş yaptım.
Boğa heykelinin yanından rıhtım yönünde yürüdüm, Osmanağa camiine gelmeden az önce çarşı yönüne saptım. O güzelim alış veriş, yeme içme mekanlarının arasından -eminim, yüzümde bir gülümsemeyle- yürüdüm. 
Arkadaşlarıyla buluşanları, bir meyhanede oturmuş hafiften demlenmeye başlamış erkencileri, alış veriş yapanları, kahvecilerde muhabbet edenleri  izledim. 
Kadıköy çarşısı her zaman insana iyi gelen bir yer, o yakında olup, şöyle bir içinden geçivermek bile insanın ruhunu havalandırıyor.



Geçen hafta Baylan'ın vitrini 23 Nisan temalıydı, 
Bu hafta sıra Paskalya neşesine gelmiş.

25 Nisan 2024 Perşembe

25 Nisan Perşembe

Sabah  pilates dersi için stüdyoya yürürken sıcaktan bunaldım. Hava kapalı, insan serin olmasını bekliyor ve fakat basık, tozlu. Havada asılı çöl tozları da kaç gündür canımıza okuyor. 
Sokakta yürüyünce, en fazla yarım saat sonra  burnum ve genzim kaşınmaya başlıyor. 
Sevimsiz.

Öğlene doğru kardeşimle birlikte annemi banka işleri için dışarı çıkardık. İlk bankadaki memur seri işlem yaptı, fazla beklemedik. İkinci bankadaki ya tecrübesizdi ya da beceriksiz, işler biraz uzadı.
İşler bittikten sonra parka gidelim fikrimiz vardı, hem annem yorulduğu için hem havanın durumu alerjik bünyesine iyi gelmeyebilir endişesiyle gezme işini haftaya erteledik. 

Annem bayramdan beri evdeydi, cadde sokak görmemişti "bahar gelmiş, ne kadar yeşil her taraf" dedi. Gerçekten özellikle hafta sonundaki yağmurun ardından yeşilin tüm bitkilerden fışkırması inanılmaz sürat kazandı.  

Bugünkü çevre ve yeşil dünya haberlerimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz, aşağıdaki mis kokulu filbahri çiçeklerini sabırlı okurlara armağan ediyorum.




24 Nisan 2024 Çarşamba

24 Nisan Çarşamba

Gün hızlı geçti, zamana sürat vermek mümkün değil, en azından şimdilik.  Sanırım bir dolu iş yapmış olmanın etkisiyle günün bıraktığı his "hızlı" oldu.

Hava puslu, havadaki çöl tozlarının yerde bıraktığı iz sarıydı. Balkonu sildim, yıkadığım bezdeki renk ekranda gördüğümüz çöllerin rengindendi, gerçekten.

Perde yıkadım ve astım; perde asmak tüm sökme yıkama işleri içinde daha zor olanı, ıslak oldukları için ağır oluyorlar. 
Kışlık ayakkabıları temizledim, iki çift ayakkabı geri dönüşüm kumbarasına gitti. 
Salondaki paşa kılıcını ve kauçuğu budadım, artık saksılarına sığmaz hale gelmişlerdi, biraz ferahladılar.

İşlerimi bitirmek üzereyken yazdan beri görmediğim arkadaşım İ.'ciğim aradı, "yakınlardayım, müsaitsen bir kahve içimi uğrayayım" dedi. Tam zamanında aradın, şu anda işlerim bitti, bekliyorum dedim.
Balkonda oturduk, ortak dostlardan, olandan bitenden konuştuk, günün armağanı oldu bu ziyaret.

Günün müzik videosu  bir ARTE yayını. Ünlü caz şarkıcısı besteci Nina Simone'un anısına Paris'teki ünlü tarihi binalardan Panthéon'da  çeşitli şarkıcıların katılımıyla çekilmiş, henüz dumanı üstünde, yeni bir yayın. Zevkle dinledim, tekrar dinledim. 



Günün erguvanı -sanırım mevsimin son erguvan fotoğrafı- Brüksel'den, iki gün önce kızım göndermişti.

23 Nisan 2024 Salı

23 Nisan Salı

Sabah dışarısı pek sessizdi, tören için okula giden çocuklar dışında pek erkenci yoktu, kuşlar cıvıldıyordu. Sabah sessizliği iyi geldi.

Yine çöl tozları gelmiş, dışarıda bütün arabaların üstü benek benek lekeliydi. İki gündür pek yağmur yağmadı, yine de tozlar yapışmış öylece.

Kardeşim ve küçük kızı annemi ziyarete geldiler, bir kahve içimlik oturdular. Bu vesileyle, yeğenimin yarınki doğum günü için bir ön  kutlama  yapmış olduk. Pastamız yoktu -zaten olsa da yiyen olmayacaktı-  biraz mizansenle mum üfleme töreni düzenledik, keyiflendik. 

Öğleden sonra ne zamandır aklımızda olan M.tr. Gross markete gittik. Bakalım fiyatlar nasıl, ne kadar fazla alınca fiyatlar uygun oluyor incelemesi yaptık. 
Haliyle, o koca markete gidince ve belki bir şey alırız düşüncesiyle bir alış veriş arabası alınca, o araba birazcık doldu. Eve dönüşte baktım, pek lüzumsuz bir şey almamışım neyse...



Filbahrilerden sonra güller de açmaya başladı.
Fotoğrafa tıklarsanız, bu sabah radyoda dinleyip sevdiğim küçük bir parça yazıya eşlik edebilir. 

22 Nisan 2024 Pazartesi

22 Nisan Pazartesi

Önce hava durumu sayın okuyucular, sabah güneşli bir güne uyandık, ancak hava serindi, öğleden sonra bulutlar güneşi örttü, serinlik devam etti.

Güne çocuklara "iyi bir hafta dilerim" mesajı göndererek başladım. Sabah kardeşimle ve annemle, öğleden sonra kızımla konuştum, oğlumla mesajlaştım.

Öğlende pilatese gittim, egzersiz yaparken bir ara "bu kadar uğraşıyorum ne işe yarıyor acaba" sorusu kafama takıldı. 
Bu günlerde yaşımı daha mı çok hissediyorum nedir? İki gün önce bir arkadaşım büyük hala oldu, bir diğeri yakında annane olacak filan falan... 
Yılların hızla geçmesini önlemek mümkün değil, ruh kendini genç hissetse de beden önden önden koşuyor.

Akşamüstü saçımı boyatmaya kuaföre gittim. Her ay bu iş yapılırken o kadar çok sıkılıyorum ki istisnasız her sefer uykum geliyor. Hatta geçen ay sıkıntının üstüne bir de boya mı dokundu nedir, başım hatır hatır kaşınmıştı.



Bugünün yüz güldüreni, kartopu çiçeği. Latince adı viburnum opulus roseum imiş.
Epeydir görmüyordum, bugün eve doğru yürürken Suadiye'de bir apartmanın bahçesinde gördüm, çocukluğumu hatırladım. 

21 Nisan 2024 Pazar

21 Nisan Pazar

Dünkü fırtına sitte-i sevr imiş, takvim öyle diyor, hemen öncesinde  kuğu fırtınası var, artık hangisini beğenirseniz.
Sabah kahvaltıda anneme takvim yaprağını okuyordum, "hah bak diyordum, yakında sitte-i sevr olur, olmuş meğerse" dedi. 
Ardından da bildiğim bir sözü tekrarladı "annem derdi ki, sitte-i sev(i)r, sobayı dev(i)r, bu günlerden sonra soba yanmazdı pek, arkasından da Hıdırellez gelir zaten".
Bugün hava az bulutlu ve güneşliydi, sokaktan çocuk sesleri geliyordu, dün eve kapalı kalınca bugün sokağa uğramıştı ahali. Onlar evde otururadursun, dünkü havanın, yağmurun tadını ben çıkardım doğrusu. 

Masalları bitirdim, üç gündür Storytel'de Melisa Kesmez dinlemeye başladım. 
Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz bitti, Bazen Bahar'ın son öyküsündeyim, sırada Nohut Oda var. 
Öykülerini ve dilini sevdim, keyifle dinliyorum. 
Dün dinlediğim öykülerden birinde "İstanbul'a bir vapurdan bakıp ona bir kez daha aşık olan, terk etmekten vazgeçen insanlar"dan söz ediyordu.  Ne güzel ifade etmiş derdimizi.

Bugün yürüyüş yaparken uzaklara gitmedim, dünün yorgunluğu geçsin önce. Mahallede iki tur attım, ucuna da market alışverişi bağladım, yetsin.



Annemin sardunyalarından ilki açmaya başladı, bakalım diğer iki saksı ne zaman canlanacak.

20 Nisan 2024 Cumartesi

20 Nisan Cumartesi

Erguvan mevsimi başlayınca mutlaka Fenerbahçe Parkı'na gitmek isterim. O güzelim erguvan ağacını gördüğüm ve hayran kaldığımdan beri -galiba 18 yıl oluyor- her sene tekrar tekrar onu ve diğer  erguvanları görmek boynumun borcudur.

Bu hafta içinde parka gitmek imkanı olmadı, cumartesi giderim dedim. Hava durumu dün ve bugün için yağmur gösteriyordu. Dün azar azar yağınca bugün de öyle olur diye düşündüm, fena yanılmışım. Sabah 6'da uyandığımda şakır şakır yağmur sesi duydum. Önce dur bakalım kesilir bu dedim, bir saat geçtiğinde kesilmediğini görünce, şeker miyim eriyecek kalk bakalım dedim.

Hava yağmurluydu evet, serindi, yağmur hiç dünkü gibi sakin değil zaman zaman oldukça şiddetli yağdı. Elimde şemsiye olmasına rağmen iki saatin sonunda pardesümün kolları, pantalonumun paçaları epey ıslandı. Olsun!
İyi ki gitmişim caaanım erguvanlarımı görmüşüm.



Bunca erguvan lafından sonra şu göz gözü görmez gri fotoğraf da neyin nesi diyorsunuz muhtemelen.
Erguvanlar o kadar güzel ve çoktu ki onları Ekmekcikız'da daha uzun anlatayım istedim.
Fenerin bahçesindeki sakız ve ılgınlara sırtımı verip denize baktığımda rüzgar ve yağmura bana mısın demeyen denizseverleri gördüm.
Ortada kürek takımı çalışıyor, ileride bir yelkenli rüzgarı doldurmuş hızla seyrediyor.
Önde sağda kanat çırpan deniz kuşu, en arkada sisler içinde  Kınalıada ve onun önünde minik bir tekne görünüyor.
Bu fotoğrafı çocuklara göndermiştim, oğlum İstanbul'un bu sisli puslu halini çok seviyorum, yazdı. 
Siz sever misiniz?