Sabah erken uyandım, dışarıda kar sessizliği vardı..
Gece yatmadan önce iki gündür elimde olan Sally Rooney'in son romanı İntermezzo'ya nihayet adapte olmuş ve 66. sayfaya gelmiştim. Bir an düşündüm, kitabı elime alsam devam etsem mi? Yok hayır kalkıp dışarıya bakayım, kar yağmış mı?
Evet evet, yağmış yine. Hem bu defa sadece kaldırımlar değil, sokak da beyaz.
Gökyüzünde bulutların arasından gün aydınlanıyor ve tam başımı kaldırdığımda son dördüne yaklaşan hilal haliyle ayı görüyorum.
Ah keşke telefonum öyle silik dağınık bir ay değil de gözümün gördüğünü çekebilse...
Sabahın romantizmi sürerken ve dışarıda yarım saat güneş açıp yarım saat kar yağarken dünden mayaladığım ekmek hamurunu fırına verdim, kahvaltımı yaptım.
Tam elektrik süpürgesini çıkarmış ortalıkta uçuşan tozları yok etmeye başlamıştım ki, kızım geldi, anne açım dedi, anne istifini bozmadı işine devam etti, başının çaresine bak yavrum dedi.
Çiçekkız kahvatısını hazırlarken bir yandan dün akşam buluştuğu üniversite arkadaşlarıyla geceyarısı kar yağarken sokağa çıkışlarını, nasıl kartopu oynadıklarını ve eğlendiklerini anlatıyordu.
O sırada üç hafta önce iş ve şehir değiştiren abi aradı, kulak kesildik ve oğuldan gelen ev arama ve bulma çalışmalarıyla ilgili son gelişmelere dair haberleri dinledik, haydi az kaldı inşallah duacınızız dedik.
Akşamüstüne doğru sıkı giyinip sokağa çıkınca, kendimi sahilde buldum.
Sahil umduğumdan daha fazla kar almıştı, kıyıdaki kayalıkların, az ilerideki mini mendireğin üstü ve sahildeki kumların üzeri bile karlıydı.
Güneş çıktı o sırada ve sahilde yürüyenlerin yüzü güldü, sayesinde.
O karın soğuğu bize öyle bir vurdu ki, bırrr :))) Oğluna iyi şanslar diliyorum, tez zamanda istedikleri eve kavuşsunlar...
YanıtlaSilMarmara bölgesi olarak çok mutluyuz :)
YanıtlaSilo soğukta sahile yürümüş olmanı taktirle karşılıyorum ekmekçim. fotoğraf çok güzel :)
YanıtlaSil