7 Ağustos 2024 Çarşamba

7 Ağustos Çarşamba

Kendime özel, haftada bir gezme günü ilan etmiştim.  (Aslında böyle ciddi bir tasarım ve plan yok, utanmasam "2. geleneksel çarşamba gezmesi" filan gibi bir ad vermeye bile kalkabilirim.)
Önce şu "kendime özel" sözünü açıklayayım. Kendime özel, çünkü bir başlangıç noktasından yola çıkıp, göçü yolda düzüyorum, aklıma ne gelirse veya önüme ne çıkarsa oraya meylediyorum. Bir çeşit flanör (aylak kent gezgini) diyebiliriz. Sözcük Fransızca olunca, dişil halini kullanmak gerekiyor, bu durumda flanöz oluyorum. 

Sözü daha fazla uzatmadan bugünkü flanözlük maceramın duraklarını yazayım, sonrasına bakarız:
Önce atladım bizim metroya Ayrılık Çeşmesi'ne kadar gittim, oradan Marmaray'a geçtim, Üsküdar'da indim.
Ver elini deniz motorları iskelesi ve son anda yetiştiğim motorla Aşiyan'a kadar keyifli bir deniz seyri.
Motordan inince, Rumeli Hisarı'na doğru yürüdüm ve  denize nazır bir sade kahve molası verdim.
İlk planım, bir saat sonraki motorla Üsküdar'a dönmekti. Motor iskelesinden az önce yer alan Aşiyan - Hisarüstü fünikülerin önüne gelince, "ben buna hiç binmedim, bir baksam ya" dedim ve alt kata iniverdim. Sonra, ver elini fünikülerle Hisarüstü'ne ilk yolculuk.
Hisarüstü'nde doğrudan Boğaziçi Üniversitesi - Levent hattına aktarma yaptım, oradan da Taksim'e giden metroya geçtim.


Taksim Meydanı ve sevdiğimiz heykel,

Burada da ilk planım Kabataş'a inmek ve Üsküdar'a geçmekti, Taksim'de kendimi Gezi Parkı çıkışına doğru yürürken bulunca, demek olacak buymuş dedim ve Taksim'den Tünel'e kadar yürüdüm.
Yürürken, hesap yapmaya çalıştım, ben en son ne zaman gelmiştim buralara? işin içinden çıkamadım, aylar olmuş galiba, çok ayıp bana.



Sıradaki fotomuz, Çiçek Pasajı'nı özleyenlere gelsin...

Yolda Galatasaray'daki Yapı Kredi  Sanat'taki "Bugünü Resmetmek" başlıklı sergiyi gezdim, kitapçıyı dolaştım ve yoluma  Casa Botter'e kadar devam ettim. Casa Botter'de Nuri İyem Sergisi vardı, çok güzeldi, Ekmekcikız'da yazdım onu.  
Buradan Tünele bindim, Karaköy'e indim, vapura bu defa koşmadan yetiştim, üstelik şu sevmediğim tipte olan vapurdan geldi, içeride oturdum, geniş pencerelerinden dışarıyı seyrettim,  güzel sesli bir kadın şarkıcının kendisine ayrılan yerde söylediği şarkıları dinledim. 
Bitti mi? Eh sayılır! 
Bunca yoldan, araçtan, yürümekten sonra, Kadıköy Çarşısına doğru yürüdüm ve kaç zamandır aklımda olan Tatar Salim'e gittim -ayıptır söylemesi- döner yedim. 
Artık, metroya binip Bostancı'ya doğru yol almak zamanı...  

10 yorum:

  1. Muhteşemsin! Çiçek pasajı nasıl minicik kalmış yanındaki binaların arasında!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım C.ciğim. <3
      O kadar minik değil aslında, binanın tümünü kadraja sığdırmak için uzaktan çektim. :))

      Sil
  2. Bayıldım bu geleneksel Çarşamba flanözlüğüne! Hatta imrendim. Ben neden evde oturuyorum dedim. :) Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oturma Joecuğum, havanın bayıltmadığı günler dışarıda olmak en iyisi. Yoksa yzın nasıl geçtiğini anlayamıyor insan. :)
      Birlikte de yapalım bir flanözlük. :)

      Sil
    2. yapalım ama bana havalar henüz fazla sıcak, yapamıyorum daha çok ağustosun ikinci yarısı biraz hava sonbahara döndüğünde yapalım. ;)

      Sil
    3. Kesinlikle katılıyorum sana, Eylül, Ekim en güzel zamanlar olur. :)
      Şansıma o gün poyraz iyi bastırdı ve havayı serinletti. Aksi halde güneşin altında rutubet bayıltırken oradan oraya dolanmak pek akıl işi değil. :))

      Sil
  3. ay ne güzel yapmışsın canım ya, bayıldım bu geziye. içine sinsin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sindi Şulem, kendi kendime hediye almış oldum, bir çeşit. :))

      Sil

Hoşgeldiniz!