Gün boyunca evdeydim, daha doğrusu kâh annemin evinde kâh bizim evde; annemin tansiyon kontrolleri, ilaç saati ayarlamaları, gelmişken bir çorba pişireyim, bak pırasa duruyor onu da zeytinyağlı yapayım işleri, ardından bizim evin yemekleri buzlukta enginar varmış, yenisi çıkacak neredeyse dur şunu yapayım, akşama piyaz pişirsem iyi olurlar filan derken, akşamüstüne dek fırdolayı döndüm.
Akşamüstü çıkıp mahallede biraz yürüdüm, hava güzeldi bugün, dünden daha ılıktı hava, güneş de yüzünü göstermişti, fırsatı kaçırmadım.
Ağaçlarda ufaktan hareketlenmeler var gibime geldi, az daha sabretseler diyeceğim de olmuyor onu demekle.
Dün gece kızımla bir belgesel izledik, Ayça Damgacı ve Tümay Göktepe'nin ortak yönetimiyle çekilen Patrida.
Filmin tanıtımındaki not şöyle:
“Patrida”, Yunanca memleket, “baba vatan” anlamına geliyor. Ayça Damgacı bu belgeselde, babası İsmet Damgacı’yla yola çıkıyor. Onun uzun yıllar önce ailesiyle gerçekleştirdiği zorunlu göç yolculuğunu bu kez tersinden yapıyorlar. Bu sırada, onlara hayatları boyunca atfedilen kimlikleri sorguluyorlar.Kimi zaman dokunaklı, kimi zaman neşeli bir geçmişe yolculuk, bugünden geçmişe bakış filmiydi.
Keşke bu sene de biraz kar görmüş olsaydık...
Tarihte bugüne bende hep bakarım. Geçen sene de çok az kar gördük ama ondan öncekiler de çok güzel yağmıştı. Yaz ve baharı severim ama kışında tadı başka bence. şöyle doya doya kışı yaşasaydık keşke..
YanıtlaSilBen de öncelikle baharları severim, ancak her mevsimin tadı başka ve akışın yerli yerinde olmasını tercih ederim. :)
Silbugün ilk cemre düştü ama biz hiç kış görmedik. ne fena...
YanıtlaSilBu kış da böyle pek soğuk yapmadan geçti işte diyecek gibiyiz. Neyse ki yağmur yağdı, ona çok şükür. :)
Sil