19 Mart Pazar

 Annemin canı mercimekli köfte çekmişti, bugün yapmaya niyetlenmiştim. Dün küçük dayım annemi aramış, ayva yapraklı sarma yaptık, şimdi sen gelmezsin ben yarın getireyim sana demiş. 

Haydi bakalım Malatya yemekleri değiş tokuşu programı, istesen böyle denk gelmez. Dayımın ayva yaprağı sarması getirdiği kabı boşaltınca, diş kirası olarak  mercimekli köfte koyduk, haliyle.

Havanın çisil çisilliği devam ediyor. Aslında çisil çisil bile değil, sanki birisi sürekli olarak havaya sprey sıkıyor, o incelikte. Nem var, bitkiler ıslanıyor, dışarıda fazla kalırsanız siz de ıslanıyorsunuz, yine de yağmur gibi değil.

Bu havayı en çok salyangozlar sevdi sanırım, kabuklarından yayıla yayıla çıkmışlar, ortamdaki ıslaklığı emiyorlar adeta. Yürüyüşe çıktığımda onlarcasını gördüm ki sadece yoğun yağmur sonrası bu kadar çoğunu bir arada görmüşlüğüm vardır.

Öğleden sonra yürürken sahile yönelmişim, durup kıyıdan alemi seyrettim, deniz gri hava gri adalar gri, farklı bir güzellikti.

Eve dönünce A Man Called Otto filmini seyrettim. Bunca sene sonra Tom Hanks'in yaşlanmış halini izlemek yumruk etkisinde bir yabancılaşmaya neden oldu, nasıl yani, gençliğimizin romantik komedilerinin tatlı erkeği artık yaşlı bir adam mı?

Filmin konusu tatlıydı, sevdiğini kaybetmekle yalnız kalmakla ilgili hüzünlü yanları yanında insanı gülümseten anları da vardı. Filmin künyesi burada, eklemeliyim, Hayata Röveşata Çeken Adam diye verilen Türkçe ismi tam bir felaket, bu kadar yaratıcılıktan uzak taklit isimleri nasıl buluyorlar, anlamak mümkün değil. 

Üstü silme çiçek dolu erik ağacının altından geçerken gördüm ilk salyangozu,

Henüz çiçek açmasına epey vakit olan  acem halısının üzerinde, ağaçtan düşen çiçekle...