7 Ağustos 2022 Pazar

7 Ağustos Pazar

* Hava nemliydi bugün, sıcakla birlikte hiç hoş olmuyor ne yazık. Üstüne bir de mutfakta ocak başında uzunca vakit geçirince bir yandan yandım bir yandan ter döktüm. Öyle böyle Ağustos'un ilk haftası geçti.

** Covid haberleri çoğalıyor, pandemiye bir ucundan tutulmamış kimse kalmayacak bu gidişle. Son olarak Amerika'daki Fü hanım ailece hastayız yazmıştı, Meltyciğim de yakalanmış iki gündür evde dinleniyor.
Tüm hastalara tez zamanda şifalar olsun.

*** Bugün izlediğim filmin ne demeye çalıştığını, derdinin ne olduğunu anlayamadım bir türlü. Üstelik  2021 yılında Cannes'da Jüri Özel Ödülü almış, başrolde Tilda Swinton oynuyor gibi özellikleriyle cazibeliydi de. Filmin adını yazmayı unutuyordum, Memoria.
Biraz daha bilgi arzu edenler buraya bakabilir.



Dip Not:
Boru çiçekleri,  mevsimin güzellerinden 
Fotoğraf  dort sene öncesinden,

14 yorum:

  1. Memoria hakkında genel kanı bu sanırım. Valla hani başta araba alarmları öttü ya, eyvah dedim tam festival filmi. Derken kadın meydandaki banka oturdu kalkmaz. İki elime oje sürdüm, bitti hala oturuyordu. Ardından başka bir bekleme sahnesinde ayak tırnaklarımı kestim ki protezlerden dolayı çok zor ve uzun sürer, kesim bitti sahne bitmedi. Sonra hani adam çayıra yattı uyudu ya, laptop arıza yaptı dondu sandım. Bekle kalkmaz, kıpırdamıyor da öldü sandım. Esasen yollamayacaktım ama merak edersin diye düşündüm, bir de başka filmlere bakarsın amaçlı yolladım. Bir de diğer adrese Türk filmi yolladım, o da çok matah olmasa da izlenebilir. Yalnız Tilda sence de mezardan çıkmış gibi görünmüyor muydu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Leylakcığım, inan yazdığın her satırı gülerek ve tamamen sana katılarak okudum.
      Ben daha filmin başında "ahaa, hiç de olmaz MUBİ'de ama film dondu galiba" demiştim. Filmin sonunda başa alıp, tüm sahneleri hızla ileri sardırdım, emin ol, böyle izlemek çok daha iyi oldu. :))
      Bir de oyuncuların hiç birinde mimik yoktu ki, Tilda ne yapsın? Yönetmen öyle oynatmış garipcikleri.
      Yolladığına çok iyi ettin, gerçekten merak etmiş ve izlenecekler listesine almıştım. :)

      Sil
  2. Çiçekler nefis içimi açtı, Acem borusu ne neşeli bişeydir :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adında "Acem" olan her bitki böyle canlı oluyor galiba. Acem halısının parlak rengini de çok severim. :)

      Sil
  3. ay bugün hava çok acayip değil miydi? sıcak, nem-ardından yağmur...sevmiyorum yazı, kim ne derse desin!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün hava bunalttı da bayılttı da... Yağmur bize bu sabah yağdı, sizin orda, iki adım ötemizde dünden mi yağdı yoksa? :))

      Sil
    2. yok ayol pazar akşamüstü yağdı işte . kafamı bulandırma bak durduk yerde :)

      Sil
    3. Israr ediyorum şekerim, bizim mahallede pazartesi sabahı yağdııı. :))

      Sil
    4. tamam tamam :) bu sabah da yağdı ama pazar akşamüstü de yağdı bizim burada. anlaştık sonunda (ya da ben anladım sonunda :P)

      Sil
    5. Anlaştık evet. :)) Tam yaz yağmuru işte, 1 km mesafede bir yere yağıyor, diğeri kuru kalıyor.

      Sil
  4. Memoria topuna girmemem gerek anladığım ama... :))

    Ben beğenmişim fakat hakkında şöyle de bir cümle kurmuşum: "Drive My Car'ı sevmeyen bunu hiç sevmez diye geçiriyorum aklımdan. Emin olmamakla birlikte, sevenleri için belki diyorum. Tavsiye konusunda negatifim. Tilda Swinton'un performansınaysa bayılmış durumdayım. "

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Memoria topuna girin lütfen Sevgili Okul Arkadaşım. Siz yazınca hatırladım ve dönüp o yazınızı buldum ve şimdi açıkça itiraf edeyim ki, bu filmi sıkılmadan izlediyseniz, sizdeki sabır taşı altına çevirir. :))

      Öncelikle şu noktayı açıklığa kavuşturayım, "Drive My Car" geçen sezonun unutulmaz filmlerinden, benim için. "Memoria" aldığı ödüle rağmen, DMC'ın yakınından bile geçmesin.
      Drive My Car, uzundu, ağır tempoluydu evet, ancak bunun yanısıra çok katmanlıydı, insan ruhunu deşifre ediyordu, kahramanlarıyla yakınlık kurmak ya da onları anlamak imkanı veriyordu, iyi bir sinemaydı.
      Memoria'nın demek istediğini anlıyorum evet, katılıyorum da bu fikre. İtirazım sinema sanatı açısından öncelikle; "dünya sadece insanoğluna ait değildir, onun havasına, suyuna, çekirdeğine özen gösterilmelidir" ana fikrini anlatmak için seyirciyi duran fotoğraflara dakikalarca bakmakla bunaltmasaydı keşke.
      Mesela şu sahneyi çok beğendim; Tilda bir ana caddede karşıdan karşıya geçerken bir patlama sesi oluyor ve bir adam önce sanki vurulmuş gibi yere düşüyor, sonra toparlanıp korka korka kaçıyor. Bu sahne tam Güney Amerika'da hatta bizde (gençliğimizi hatırlayın) olabilecek bir olaydı. Sonra evet, sizin de yazdığınız konservatuardaki müzik sahnesi çok güzeldi, müziği damarlarınızda hissettiriyordu.
      Aile yemeğindeki tartışma da başka bir etkileyici tabloydu.
      Fakat bütün bunlar öyle parça parça kalıverdi, koca filmi sadece nereye bağlayacak acaba merakıyla izlemeyi sürdürdüm.

      Eh, böylece siz topa girmeseniz de ben epey bir top sürdüm şuracıkta. :))

      Sil
    2. O caddede patlama sesiyle kendini yere atan adam bana bir şey hatırlattı. Epey zaman önceydi, Antalya'da Cam Piramit'te Bahar Konseri izliyoruz. Rus Balalayka Topluluğu ve ADSO, şef Gürer Aykal. Konserin tam ortasında amfi patladı ama bildiğin bomba sesi. Salonda ve sahnede kimse kıpırdamadı ama Gürer Aykal top gibi büzüldü ve kendini yere attı. Ya aklıma geldikçe hala gülüyorum, ne kıymetli canı varmış :)))

      Sil
    3. Bazı insanlar seslere, bazı özel seslere hatta daha hassas oluyor demek ki... ;)

      Sil

Hoşgeldiniz!