6 Aralık Pazartesi

 Lodoslu, ılık bir gün daha, bazen bulutlu, biraz güneşli.

* Gayet sıradan bir gün, günlük rutin işler, hastaneye gidilecek, doktorla görüşülecek, eczaneden ilaç alınacak.  

Bunların arasına sıkışan kardeşle mahallede yürüyüş yapmak, eve dönünce birer lokma yemek yemek günün keyifli zamanları. 

Bir de küçük dayımın doğum gününü kutlamak için, teyzeme nasıl oldun diye sormak için, annemin küçük kuzenini hatır sormak için yapılan telefon konuşmaları var; karşılıklı mutlu olunan dakikalar.

** Evde biraz okuma biraz yazma ile geçen saatler; bir kahve içeyim, sipariş ettiğim  ilaç gelmiştir eczaneye uğrayayım, şu çamaşırları asayım, yine ne çabuk geçti saatler.

*** Dün gece annemle Milyoner'i izleyecektik, yine gününü değiştirmişler. Bize kala kala Altın Kelebek ödül töreni kaldı. Bu seneki ödüle katılmayı istemeyen sanatçılar olmuştu, aklımda kaldığına göre. Ne zamandır böyle süslü püslü şıklı pıklı şeyler izlemiyordum, doğrusu bakmaktan kendimi alamadım, ödül kabul konuşmalarını izlemek, o yüksek topuklarla amann ha takılmadan sahneye çıkabilecekler  mi izlemek eğlenceliydi. 

Sonra gece uykum kaçınca bir kaç tane sesli öykü (daha önce link vermiştim, tekrarlamayayım) dinledim, bir de bahçedeki ağaçlardan gelen kuş seslerini dinledim, gece bitti sonunda.

Dip Not:

2017 yılında Aralık başında bir hafta sonu Edirne'ye gitmiştik,

Kendimize bahaneler bulduk, arkadaşlardan birinin yeğenini askerde ziyaret etmek, ciğer yemek, Selimiye'yi görmek gibi,

Hepsini de yaptık, gel gelelim eski usul bir fırına rastlayıp içeride odun ateşine atılan ekmekleri görünce benim için her şey siliniverdi,

Baksanıza cama yapışmış nasıl seyrediyorum içeride çalışan fırıncıyı...