Dünkü çisil yağmurdan sonra bu sabah güneşliydi. Pencereleri açtım, odalar havalansın, hoop, esintiyle çarpmaya başladı, tek taraflı açık bıraktım mecburen.
* Sabah sekizde ikinci kez uyandığımda (ilki sabah sayılmaz gerçi, dörtbuçuk gibiydi, altıya doğru tekrar uyumuşum) aklıma bugün kandil simidi yapayım düşüncesi düştü.
Evde ekşi maya var zaten, kraker yapayım diyordum, onu kullanırım. Peki tarif bulur muyum acaba? Biraz bakındım, bir iki üzeri kapatılmış, kopya edilemez hale getirilmiş tarif var.
"Haydi, yaparsın işte!" dedim Ekmekcikız'a ve işe giriştim. Tabii ki, şaşmaz şekilde yolda aklıma fikir geldi, kandil simidi peynirli dereotlu poğaça malzemesiyle buluştu. Şansım yaver gitti ve sonuç gerçekten iyi oldu. Hazır uydurup tutturmuşken, unutmasam diyordum ki, kardeşimin "bana tarifini gönder" demesiyle bahane çıktı, hemen yazdım.
Şuracığa eklersem, belki aşağıdaki fotoğrafa bakınca yapmak isteyen için faydalı olur.
Peynirli dereotlu susamlı simit
Malzemesi:
1 su bardağı ekşi maya
2 dolu yemek kaşığı yoğurt
125 gr tereyağı
100 gr rendelenmiş beyaz peynir
2 yumurta, birinin sarısı üstüne
3 su bardağı beyaz un
Dereotu, bolca
Susam, yumurta sarısıyla karıştırılıp üstüne
Yapılışı:
Tereyağı elle karıştırılır, sırayla yoğurt ve maya eklenir karıştırılır, peynir, dereotu eklenir.
Bu harmana un yavaş yavaş eklenerek karıştırılır, yumuşak, ele yapışmayan hamur olur.
Bir çay tabağına az zeytinyağı konulup avuç yağlanır, hamurdan yumurtadan küçük parçalar koparılıp yuvarlanır.
Yuvarlakların ortasına parmakla çukur açılıp, biraz esnetilir, tepsiye dizilir.
Yarım saat kadar hamurun kabarması beklenir, 180 derece turbo fırında yarım saat pişirilir.
** Öğlende annemi torunlarıyla topluca görüştürmek amacıyla bir zoom toplantısı düzenledik. Kardeşim çağrıları gönderdi, ben çocuklara bu defa unutmayın şeysi yaptım. Sonunda, annem ve ben bizim evde, kardeşim ve küçük kızı o evde, kızım Ankara'dan, oğlum karşı kıyıdan, büyük yeğenim Londra'dan biraraya gelmeyi başardık.
Gerçi sarılıp kucaklaşmak olmayınca, gerçek görüşmenin yerini pek tutmadı haliyle, olsun ama, epeydir böyle toplu muhabbet yapmamıştık. Londra belediye seçimlerinden, mücver yapımına, öğrenci vizesi nasıl alınırdan, iş görüşmesine bir dolu konuşma baloncukları havada uçuştu.
*** Akşamüstüne doğru, kendimi "bugün yeni ne açmış" denetimimi yapmak üzere sokağa saldım, mahallenin en tenha sokaklarında dolandım.
Bugün tazecik açmış bir akasya gördüm, efil efil uçuşuyordu, çok güzeldi.
Bir de genç bir leylak ağacı gördüm, üstü dolu doluydu, rüzgar oldukça sert estiği için bir düzgün fotoğrafını çekemedim. Dur sen bakiim dedim ve kısa bir video çekip, instagramdan Leylak Dalı'na gösterdim.
Ohh, içim rahat.
Dip Not:
Yukarıda tarifini verdiğim simitler.
Afiyet olsun.
Akasya deyince kalbim acıyor. Benim balkonumun altındaki akasya ağacını öyle geç ve kötü budadılar ki bu sene yeşillenemedi. Halbuki her sene "Geri verin
YanıtlaSilZamanın geçmek bilmediği / gençliğimin sırtıma bir yük gibi bindiği / Akasya kokulu sabahlarımdan hiç olmazsa birini" dizelerini mırıldana mırıldana penceremi güzelliğe açardım. İnsanlar ne hoyrat olabiliyor ağaçlara karşı...Çok üzülüyorum gerçekten.
simitler şahane görünüyor. afiyet olsun canımcım
Memleketimizde ağaç budama işleri ağaç keser gibi yapılıyor, işi bilen pek az. Bizim apartmanın bahçesindeki ağaçlar iki sene önceki tırtıl baskınından sonra benzer mantıkla budandı. Kocaman bir dişbudak vardı, bizim katın hizasını geçmek üzereydi, bu sene ancak ucundan bizim kata ulaşmaya başladı.
SilDiyeceğim bu kadar. :(
Ah çok güzeldi o rüzgarlı video, ellerin dert görmesin.
YanıtlaSilLeylakcığım,
SilBen de açıp açıp bakıyorum, inan. :)