19 Mayıs 2021 Çarşamba

19 Mayıs Çarşamba

 Dün akşam sonunda gümbür gümbür yağan yağmurdan sonra bugün hava ısındı.

*  Dün akşam oğlum iki haftadan sonra eve gelince, birlikte yemek yemek, sohbet etmek, sabah kahvaltıyı birlikte yapmak zamana mutluluk dolu güzellik verdi.  Biraz özlem giderdik ana oğul. Kahvaltıdan sonra  ekmek, simit gibi kendisi için sakladığım azıkları alıp karşı kıyıya doğru yola çıktı, bu sabah yeniden. 

** Günün olayı, haliyle, annemin küçük aile yemeğiydi.
Büyük dayım, küçük dayım, küçük yengem, kardeşim, annem, ben; hepimiz altı kişiyiz. Kalabalık bile değil, ancak belki bir senedir bir araya gelmek dediğimiz şey ancak üç kişiyi saymak olunca, altı kişi bize büyük kalabalık gibi geldi. 
Yemek, tatlı, kahve, çay aralarda bol muhabbet, yanımızda olmayanları anmak, Ankara'ya teyzeme telefon edip görüntülü konuşmak derken bir kaç saat aktı geçti.
Mutlu oldu tontonlarımız, kardeşimle bana da sevinci düştü.

*** Misafirlerimizi yolcu edip, ortalığı toparladıktan sonra dışarı çıktım ve yine mahallede turladım. Çok tuhaf, dar alanda gezmeye alışınca uzakları düşünmez oldum sanki.
Filbahriler açmıştı, mis gibi kokuyorlardı. Ihlamur ve iğdelerin eli kulağında, onlar da iki güne açarlar, koku cümbüşü artar iyice. 

 

Dip Not:
Dün yaptığım bisden sonra hem istek hem alkış alınca, dinleyicilerimiz kırmak olmazdı hiç şüphesiz.
İlginiz için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum efendim. İyiden iyiye sahne almış sanatçı havalarına girdim, bakar mısınız?
Sayın dinleyicilerim, müzik meydan okumasında bugün cevabını vereceğim soru yolda giderken dinlenesi bir şarkı olacak. Bir ufak değişiklik yaptım yine şarkı yerine albüm seçtim size (şaşırmadın diğ mi Şulem?).  
Yukarıdaki mis kokulu filbahrilerin fotoğrafına tıklarsanız, Emir Kusturica'nın Underground filmine Goran Bregovic tarafından yapılan müziklerin albümünü bulacaksınız.

2000 yılının Temmuz'unda çocuklarla arabaya  atlamış ve neredeyse hiç plansız, tee Sarp sınır kapısına dek gittiğimiz, on günlük bir Karadeniz yolculuğu yapmıştık. Oğlum sekiz, kızım üç yaşında. Giderken Samsun ve dönerken Sinop'ta iki gece kalmak dışındaki konaklamalar hep birer gecelik. Şöyle bir bakarsanız deli işi gibi, amma velakin çok keyifli bir yolculuk olmuştu.
O yolculukta iki filmin müziklerini döndür çevir dinlemiştik. Kasetlerden biri biter, arka koltuktan kızım seslenir "dos dosu çalınnn"! İstediği parça albümün ilk şarkısı, bildiğimiz adıyla Kalashnikov. Haydi tekrar baştan çalınır, biter bir daha...
Şimdi, yukarıdaki resim altındaki tam albümü dinlemeye niyeti ve vakti olmayanlar ve de arka koltuktan seslenen kızım için bir kez daha,  dos dos burada sizlerle: Kalashnikov !


6 yorum:

  1. ooo büyük misafir günü yapıldı ha? iyi gelmiştir eminim hepinize :)

    bir de ne iyi yapmışsınız öyle, şarkılar eşliğinde ne güzeldir ailecek yapılan yolculuklar...çiçek kız için dinleyelim o halde: dos dosu :)

    2000 yılının temmuz ayında ben ne yapıyordum diye düşündüm sonra. Hiç uyumayan 4 aylık bir adet oğlan çocuğu ile birbirimize alışmaya çalışıyor, yazlıkta sitenin içinde sabahın köründen akşamın körüne dek dolaşıyorduk. Uykusuz ama çok mutluydum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günümüz yapıldı, ağır misafirler ağırlandı, iyi oldu valla. :)

      Yolculuk iyiydi, yolda olmak güzel olmaz mı? Şimdi düşündüm de o sene benim hayatımın en fırtınalı yıllarındandı, unutmayı tercih ettiklerimden. O geziyi unutmak yazık olur yine de, ben onu hatırlamanın bir yolunu bulayım, en iyisi. :)

      Sil
  2. 2000 yılının temmuz ayında siz Sinop'a doğruyken bizim evin önünden geçmiştiniz, eğer hafta içiyse ben işteydim, hafta sonuysa ve gündüzse muhtemelen çocuklarla, pardon çocukla ve kuzenlerle bahçede basketbol oynuyorduk.

    Ve Goran ve klip ve filmleri... Arizona Dream'i de anmadan geçemem. Bir de klibin köşesindeki TVP Kultura logosu, hatırlarsanız Arte'den söz ettiğim yazıda geçmişti, şifreli yayına geçerek nasıl bir boşluk yaratttı kendisi, ama allahtan Arte var:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TVP Kultura'yı görünce bende bir çağrışım yapmıştı da, neydi bulamamıştım, söylediğiniz çok iyi oldu. :)

      Bir dönem Emir ve Goran ortalığın tozunu atıyordu, değil mi? :)

      Gelelim 2000 yılına...
      Yukarıda Şule'ye de yazdım, böyle böyle aklıma bir şeyler gelmeye başladı, biraz daha ipucu bulursam, yazayım o geziyi. :)

      Sil
  3. 87 yılında da biz aniden böyle düşmüştük yola. Kocam o yıllarda düzenli piyango bileti alırdı, bunlardan birine 2 maaş kadar bir ikramiye vurmuş ve haydı gidelim diye yola düzülmüştük biz de Temmuz ayında, en sevdiğim arabamız olan mavi Anadolumuzla. Samsun'dan başlayıp Rize'ye kadar uzanmıştık. 2 gece arkadaşlarımızda kalmıştık, biri Beşikdüzü'nda, diğeri Rize'de. Dönüş yolunda gece vakti kalacak yer bulamayınca şimdi adını unuttuğum bir ilçede, bir yolüstü motelde yatmıştık da, hala düşündükçe midem bulanır pisliğinden. Oturduğum yerde sabahlamıştım, hiç unutmam. Bizim yol arkadaşı ise Yeşilmişik idi, bir de Mirelle Mathieu'nun evde doldurma kasedi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 87'de henüz o ünlü kötü sahil otoyolu yapılmamış olmalı, sanırım. Biz gittiğimizde yolun çoğu bitmişti ve tamamlanmamış olmasına rağmen kıyının yok edilmesine içimiz parçalanmıştı.
      Biz plansız gitmiş olmamıza rağmen, oteller konusunda sıkıntımız olmamıştı. Eh, aradan geçen zamanda bir şeyler değişmiş demek ki! :)

      Bu arada, rahmetli babam da sürekli piyango bileti alırdı, ona amortiden fazlasının çıktığını hiç hatırlamıyorum. :))

      Sil

Hoşgeldiniz!