Martı, Marmara denizinin üstünde, İstanbul semalarında bir yerlerde süzülüyor. Çığlık atmadıklarında, havanın direncine vücutlarını uydurdukları uçuş anlarında onlara hayranım.
Onları böyle süzülürken izlerken aklıma çoğu zaman Martı Jonathan Livingston geliyor.
Richard Bach'ın kitabını ilk okuduğumda ne kadar derinden etkilendiğim bir de...
Yakın zamanda tekrar okumuştum ve hafif bir hayal kırıklığıyla " o kadar etkilendiğim kitap bu muydu?" diye düşünmüştüm.
Tam da o nedenle aynı kitabı ikinci kez okumam, ne olursa olsun:))
YanıtlaSilİki seferdir İstanbul'a geldiğimizde dikkatimizi çeken bir şey var, önceki yıllarda vapurda simitle martı besleyen o kadar çok olurdu ki, simit pahalanınca insanlar kendim yerim niye martıya vereyim der oldu, martılar da baktılar ki simit veren yok, vapurlara yanaşmaktan caydılar galiba :)))
YanıtlaSil