Martı, Marmara denizinin üstünde, İstanbul semalarında bir yerlerde süzülüyor. Çığlık atmadıklarında, havanın direncine vücutlarını uydurdukları uçuş anlarında onlara hayranım.
Onları böyle süzülürken izlerken aklıma çoğu zaman Martı Jonathan Livingston geliyor.
Richard Bach'ın kitabını ilk okuduğumda ne kadar derinden etkilendiğim bir de...
Yakın zamanda tekrar okumuştum ve hafif bir hayal kırıklığıyla " o kadar etkilendiğim kitap bu muydu?" diye düşünmüştüm.
Tam da o nedenle aynı kitabı ikinci kez okumam, ne olursa olsun:))
YanıtlaSilBen de tam bu nedenle defalarca okurum :)) çünkü insan her yaşında / döneminde farklı okuyor ve bu değişimi fark etmek çok hoş bir duygu..
SilBir yandan öyle, diğer yandan değil Sevgili Okul Arkadaşım. Mesela Küçük Kadınlar ve Pal Sokağının Çocukları kaçıncı okuyuşta bile hiç hayal kırıklığı yaşatmadı. :))
SilEskiden okuduğum kitapları tekrar okumazdım, zira okunacak çok kitap var ve zaman az diye düşünürdüm. Şimdilerde yeni kitaplar "off aman bu da ne" dedirttikçe düşünüyorum da eskilere dönmek en iyisi. :)
SilBahsettiğiniz kitaplar ve türevlerinde o kadar içinde oluyorum ki kitabın, okumuyor bizzat yaşıyorum Sevgili Okul Arkadaşım, karakterlerle kanka oluyoruz adeta, işte o nedenle ikinciye ihtiyaç kalmıyor. Bir de etrafımdaki çocuklara başta adını verdikleriniz olmak üzere o standartta kitaplar aldığım için onlarla ebedi ve kopmayan bir birlikteliğimiz oluşuyor, ve söz ettiğiniz o hafif hayal kırıklığını dahi yaşamak istemiyorum belki de, o ilk tadı bir kazaya uğrayıp da hiçbir şey bozamasın istiyorum sanırım :))
SilSiz de haklısınız Sevgili Okul Arkadaşım. :))
SilSonuçta kitaplarla kurduğumuz ilişkiler gayet kişisel boyutta oluyor, kitapların bize yaşattığı duyguların öznelliği tartışılmaz. :)
İki seferdir İstanbul'a geldiğimizde dikkatimizi çeken bir şey var, önceki yıllarda vapurda simitle martı besleyen o kadar çok olurdu ki, simit pahalanınca insanlar kendim yerim niye martıya vereyim der oldu, martılar da baktılar ki simit veren yok, vapurlara yanaşmaktan caydılar galiba :)))
YanıtlaSilBak şimdi sen yazınca düşündüm, haklısın. Artık vapurlardan öyle bol bol simit atılmıyor martılara. Böylece martıların akrobatik becerileri azalıyor belki. :))
Silmartıyı okuduğumda lises ikiye gidiyordum. allahım ne çok etkilenmiştik tüm arkadaşlarla. çok enteresan hayvanlar. hem müthiş yırtıcı hem müthiş güzel...
YanıtlaSilKitaptaki martı okyanus martısı, daha büyük cinlerden olmalı. Bizim bazı martılar pek ufarak oluyor, Van gölünde gördüklerim mesela. Bir de Ankara'da martı görünce çok şaşırdığımı hatırlıyorum. :))
Sil