11 Mart 2024 Pazartesi

11 Mart Pazartesi

Dün akşam bizim adasever arkadaşlarımızdan biri "yarın hava güzel, adaya gitsek mi" dedikten sonra yaptığımız yazışmalar "haydi bu defa da Büyükada'ya gidelim" kararına bağlandı. 
Vapur, motor saatlerine bakıldı, Bostancı'dan ne zaman binilince Kadıköy'den ne zaman kalkana denk düşer anlaşıldı, zaten işi gücü olanlar çıkınca toplam dört kişi gelirim demişti.



Kaç zamandır Büyükada'ya gitmemiştim, bir türlü hatırlayamadım. On sene önce gitmiştim sadece o net olarak aklımda. Arada mutlaka gitmiş olmalıyız da, hangi araydı? 
Öyle uzun zamandır Burgazada sevdalısıyız ki sıralamada ikinci gelen Heybeliada'ya bile onun yarısı kadar ancak gitmişimdir. 
O nedenle, motordan inip bizi iskelenin önünde bekleyen iki arkadaşımızla buluşunca, dur şu iskelenin fotoğrafını çekeyim deyiverdim.



Saat kulesinin bulunduğu meydandan başlayarak Çankaya Caddesine bağlanıp yokuş yukarı yürümeye başladık. İtiraf edeyim, bunca zamandır "aman turistler bastı orayı, çok kalabalık, gidilmez" diye diye, gitmeye görmeye Büyükada'nın köşklerinin ne kadar muhteşem olduğunu unutmuşum.
O şahane ve her birinin hikayesi olan yapıların arasından uzunca süre yürüdük, ta ki Aşıklar Yolu olarak anılan çamlık bölgeye gelene dek. Ondan ötesine devam edersek dönüşümüz çok uzayacak, yemek saati geçecek düşüncesiyle kısmen aynı yoldan kısmen ara sokaklara saparak dönüşe geçtik. 
İşte tüm gün görebildiğimiz yegane mimoza olan bu güzelim ağaç, tam da o köşedeydi.

Aşağıya doğru inişten bir an, adada seçim afişleri dışında fazla bir seçim canlılığı yok, seçimdeki gibi bangır bangır ses çıkaran otobüsler dolaşmıyor. Aşağıda iskelede vapur hareket etmek üzere, kuşlar uçuyor, güneş parlak filan. Oysa karşıda İstanbul kıyıları Kartal civarı ve  aslında her taraf, silme beton bina ile sevimsiz gözüküyor. 
Sahilde lokantalar Ramazanın ilk günü ve pazartesi olması nedeniyle oldukça tenhaydı. Yine de turistler eksik değildi. Arkadaşlardan birinin tanıdığı olan bir lokantada taze istavritlerimizi yedik, kahvelerimizi içtik, sohbetimizi ettik, üstüne yarımşar profiterol paylaştık ve dönüş vapurlarımızın saatini geldiği için iskeleye koşturduk.
Felekten çalınmış bu güzel gün için yapımda ve oluşumda emeği geçenlere teşekkürlerle...

10 yorum:

  1. Oh mis gibi bir ada günü. Hava da şahaneydi, ne güzel yapmışsınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzeldi gerçekten, iyi ki bugüne bırakmamışız, hava pek nursuz bugün.

      Sil
  2. Ne iyi yapmışsınız. Adayı meğer biz bilmiyormuşuz.Eşimin arkadaşları orada yaşıyor. Fıstık Ahmet'i bilmiyormuşuz adanın ön tarafı nizam arkası maden. Yukarı da Aya Yorgi ve ünlülerin evleri örn Ediz Hun,Lefter,Manukyan. Ve biz üç günde adanın ancak yarısını gezmişiz. Birde adada yaşamış ünlülerin adı ile sokakların farklı oluşu. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyükada'da kalmakla ve gezmekle çok iyi yapmışsınız, ne güzel tam zamanı, kalabalık değilken. :)
      Büyükada sahiden büyük, diğerleri gibi bir günlük sıkı yürüyüşle bitirilecek gibi değil.
      Sevgiler benden de. :)

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. Gel de bu defa Büyükada'ya gidelim Elifcim. :)

      Sil
    2. Ya valla giriyorsunuz bu ara bu yazılarla kanıma, gelicem cidden bu gidişle. :D

      Sil
    3. E onunçün deyoruz zati, gel diye. :))

      Sil
  4. Adaları tenha tenha gezmek için en güzel zaman sanırım, gerçekten çok kalabalık oluyor hatta bir ara giriş ayrıca ücretli olacak falan diye haber okumuştum. Evet adadan bakınca Kartal gerçekten taş yığını oldu ama gerçek böyle zaten içinden bakınca da her yer beton:/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı tatil günlerinde bayramlarda filan en bildik fotoğraflardan birisidir, binen yolcunun çokluğundan dolayı yana kaykılmış ada vapuru iskeleye doğru yol alırken...
      Gerçekten en iyisi tatil yerlerini böyle tenha zamanlarda gezmek, görmek. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!