Sabah erken uyanınca müzik dinlemek güne hoş bir başlangıç oluyor.
Bugün dinlediğim melodi George Bizet'nin İnci Avcısı operasındandı. Dokunaklıydı doğrusu, bir yandan da sakince akıyordu. Videoda aynı melodinin sözlü ve sözsüz tekrarı var, hangisini tercih ederseniz.
Oğlumla konuşuyorduk, şunu söyledi: Prag'a ilk gittiğimiz zamanlar şehrin sessiz sakin oluşuna şaşırmıştık. Şimdi yeniden İstanbul kaosunun içine girince fark ettim burada herkes koşturuyor, telaşlı, Prag'da da hızlı yürüyorlar ve bunu itiş kakış olmadan yaptıkları için buradaki his olmuyor.
Haklısın dedim, işe okula yetişme derdim olmamasına rağmen sokağa çıktığım, kalabalığa karıştığım an ben de o telaşa kapıldığımı hissediyorum. İnsanı içine çeken garip bir enerji bu.
Gurbetçi bavulunda götürülecekler listesi yapıldı, alınacaklar alınıp, yanlarına tik atılmaya başlandı. Şimdiden burun direğinde bir sızı...
Listedeki tiklerden biri, acıbadem kurabiyesi...
hep dediğimiz gibi, "gelince hiç gitmemiş gibi, gelince hiç gitmemiş gibi"...varsın gurbette olsunlar, sağlıkla, mutlulukla, huzurla yaşasınlar gittikleri yerde demek en iyisi sanırım. canım ekmekçim, sarılırım sıkı sıkı.
YanıtlaSilbir kalp bırakayım şuraya <3 ayrılıklar olmasa iyi ama olsun varsın, her ayrılık bir sonraki kavuşmanın geri sayımı hem....
SilÇok haklısın Şulem, gitmemiş ve gelmemiş gibi oluyor gelince ve giderken.
Silİyi dileklerle gönderiyoruz her defasında, gönülleri şen olsun. :)
C.ciğim, sen bu halleri en iyi bilenlerdensin. Evet, gelecek mutlu kavuşmayı düşünmek en iyisi. :)
Sil