Dünkü güneşli bahar havası dünde kaldı. Şöyle olmuş olabilir, baharda hep güneş olmaz baharın yağmuru da var bilgisini doğrulamak için olacak, sabah kapalı başlayan havanın ardından öğlende yağmur geldi. Böylece, "dün olmadı bugün leylek görürüm" düşüncem iki seksen yattı. Kısmet!
Marteniçkamı ağaç dalına asmak için bekliyorum mecburen.
Epeydir kullanmadığım güzel bir çarşaf vardı evde, dolapta bekleyeceğine terziye götüreyim etrafına lastik yaptırayım, lastikli çarşaf olsun kullanırım demiştim. Dün terziye götürdüm, bugün aldım. Terzi, "ben bunu yaptım ama bu dolapta beklerken eskimiş, umarım uygun bir süre kullanırsınız, aslında çok iyi kumaş ancak bekleyince yırtılması kolay hale geliyor" dedi.
Olana bakın, meğer sadece dolapta bekleyen ayakkabılar değil, kumaşlar, giysiler de durduğu yerde eskiyormuş. Demek ki diyorum, eski usul, her mevsime bir yeni kıyafet edinip, eskitene kadar kullanmak, sonra eskiyince yenisini almak en doğrusuymuş. Tüketim toplumunun "al, al, bunu da al!" baskıları sadece kesemize değil eşyanın tabiatına da aykırıymış.
Bugünlerde fırsat buldukça Selçuk Baran'ın Öğle Saatleri isimli öykü seçkisini okuyorum. Çoğunlukla 60'ların sonunda yazılmış öyküler. Bazen zaman makinası gibi, bazen hiç değişmeyen konular, olaylar...
Dünden, başka bir bahar güzeli, çiçeklerini güneşe bulutlara göstermeye çıkmış.
Kumaşlarda nişasta var ve bu duran kumaşları durduğu yerde çürütüyor. Tecrübe ile sabittir.
YanıtlaSilGerçekten mi? İlk defa duydum bu konuyu ve şimdi olayı anladım. Bak sen! :))
Silaaa ne enteresan bir şeymiş bu! terlikte ayakkabıda biliyordum da kumaşta duymamıştım! bugün hava yine kararsızdı genel olarak, yağmur efendi gibi yağsa biraz keşke...
YanıtlaSilBuna da şükür diyoruz haliyle, sprey gibi yağsa da iyi yine de fakat haklısın, baharın yüzü suyu hürmetine yağmur gibi yağsın lütfen biraz da. :)
SilBir de tekstil çöpleri (!) yani artık kullanılmayan, eskiyen, atılan kumaş ürünleri pek fena bir çöp türü imiş. Hepsi tüketim belası gerçekten.
Üni. de Mal Bilgisi isimli sapır saçma bir ders gördüğüm için "Haşıl ameliyesi" denen işlemle nişastalı bir bulamaç eklendiğini, bunun da zamanla duran kumaşı eskittiğini öğrenmiştim ama bugüne kadar hiç aklıma gelmemişti. Ayrıca evlenirken Sümerbank'tan alınan çarşaflar, nevresimler vardı. Artık kullanmıyorum ama hepsi hala taş gibi, sadece yatılan bölüm biraz incelmiş sürtünme ile. Kumaştan kumaşa değişiyor sanırım. Bir de naylon çoraplar, öğretmenlere pantolon yasakken çoraplarla baş edemezdik. Bir sene ucuzken depolayım diye kutuyla almıştım, ertesi sene hepsi yatıklaşmış, ayağı sokarken kaçıp gitmişti. En güzeli senin dediğin gibi kullan at :)))
YanıtlaSilYaa bak ne kadar önemliymiş o sapır saçma ders leylakcığım, şimdi anlıyoruz olayın anlamını.
SilGerçekten, annemin çeyizindeki kumaşlara hiç bir şey olmuyor da, benim yirmi senelik ve göreceli olarak taş gibi (!) kumaşım neden yırtılması an meselesi hale geliyor? Saçma ötesi!
Bizim de Sümerbank koltuk örtülerimiz duruyor, çocukken annem evde örterdi yeşil kadife koltuklara, şimdi bağ evinde kanepelerimizi örtüyoruz ve dediğiniz gibi hala taş gibi :)
SilMimozacığım, Sümerbank'ın kumaşları öyle güzeldi ki! Artık olmamasına ne kadar hayıflansak yeridir...
SilSelam bazı kumaşlar parçalanıyor bazıları sağlam. Kızıma annem pike evlenirken pike yaptırdı. Kaneviçeleri bile sağlam. Çeyimizden kalan çarşafla sağlam. Geçenlerde eski bir çantayı kullanayım dedim. Sahte deri pul pul döküldü. Ertelemeden kullanmak lazım. Sevgiler.
YanıtlaSilBütün bu akış sonucu Zehracığım, net olarak öğrendiğim konu gerçekten "erteleme kullan" fikrini uygulamak gerekliliği.
SilSevgiler benden de. :)
Endişe etmeyin Sevgili Okul Arkadaşım, o bahar havası bugün buradaydı, sağlığı sıhhati de yerinde. Muhtemelen geceyi burada geçirecek ve sabah yolcu gibi:)
YanıtlaSilSizin havanız yolcu yolunda gerek dedi ve leyleklerinizi getirip sulak alanlarınıza kondurduysa ne güzel Sevgili Okul Arkadaşım. :)
SilUmarım, bir leylek havasını da ben yakalarım. :)