* Çizgi filmlerdeki eriyerek yayılan ve sonunda biten karakterlere benzetiyorum kendimi ve nem karşısındaki halimi.
Enseye buz tutmak, soğuk duş yapmak, vantilatörün karşısında oturmak vs. vs. bir miktar işe yarıyor, sonrası çekilecek çilemiz varmış cık cıklamasına varıyor.
Bu sabah salonda vantilatör karşısında egzersiz yaparken fark ettim ki, güneş doğduğunda ışık salonun balkon kapısı tarafındaki pencerelerine düşmeye ve uzun süre orada kalmaya başlamış. Bu demektir ki, sonbahar gündönümüne doğru adım adım gidiyoruz. Yaşasın!
** Kendimi yaz depresyonuna teslim etmemeye kararlıyım. Bu sabah kahvaltı sonrası kararlılıkla sokağa çıktım, caddeye yürüdüm ve indirime girmiş bütün mayo satan mağazaları dolaştım. Her seferinde bir iki parça bir şey seçip denedim ve içime sinmedi. Her seferinde aklıma söylendim, bu işi bugün yapmam şart mıydı dedim. Sonunda dönüş yolunda aradığımın bir parçasını buldum, başka bir parçası için geri döndüm onu destekleyecek olanı da buldum ve eve dönüş yoluna görevimi tamamlamış olmanın iç huzuruyla çıktım.
*** Eve döndükten sonra yere akan parçalarımı toplayıp birleştirdim, çeşitli soğuk uygulamalarla kendime geldim.
Geçtim televizyonun karşısına bir fasıl Bueno Vista Social Club dinledim. Ardından "Gönül" filmini, Sümbül'le Piroz'un masal tadında aşkını izledim.
Bugünlük bu kadar benden der, siz değerli dostları selamlarım.
Dip Not:
Kadıköy'deki Beşiktaş iskelesi,
Dün akşamüstü metroya girmeden bir an öncesi,
Tam da durup seyredilecek zamandı aslında,
ben de kendimi "sonbaharın gelmesi yakın, az sabret" diyerek motive ediyorum. ay aman of valla! yaz aylarını sevmediğimi söylemiştim di mi? :P
YanıtlaSilŞunun şurasında ne kaldı ki, gerçekten?
SilGerçi şimdilerde kış bitmez yaz gelmez oldu ama, nihayetinde dünya güneşin etrafında dönmeye devam ediyor, değil mi? :))
Ankara bile bu kadar sıcakken Antalya'yı düşünemiyorum ve Ekim'de daha keyifli bir yaz yaşamak için döneceğime seviniyorum :)
YanıtlaSilLeylakcığım, sizin bu mevsimde Antalya'yı bırakıp Ankara'da olmanız en akıllı tercih bence de. Hiç değilse geceleri daha rahat geçiriyorsunuzdur. :)
SilOf çok özledim o iskeleyi.. Hayatımın en güzel sabahlarından biri geçmişti onda :) Böyle aşık aşık vapur beklemiş ve dünyanın en mutlu kadını hissetmiştim kendimi.. Hey gidi.. İskelenin tüm güzelliğiyle hala kalmış olması güzel bari :)
YanıtlaSilBu arada kızımın esprisini eklemek istiyorum: sahil vücuduna (beach body türkçesini bilemedim) sahip olmak için ne yapmak lazım?
Bir vücut sahibi olmak ve sahile gitmek :))
İnşallah ergenliğinde de böyle düşünür :P
C.ciğim, İstanbul'daki pek çok iskele gibi Beşiktaş iskelesini de bakıma aldılar, onardılar; ondandır böyle parlaması. :)
SilTam bu şahane esprileri yapacak yaşta artık, bu yaşta çok eğlenceliler bence. Ergenliğe gelince, garanti verebilirim, bambaşka şeyler söyleyecek. :))
İlk cümle son günlerdeki ruh halim :) Evet sıcaklar çok bunaltıcı ama nedense sonbahara geçince ben hep yazı özlerim. Her şeye rağmen yaz favori mevsimim.
YanıtlaSilİlkbaharı ve sonbaharı özlemek dururken, yazı özleyemiyorum pek. Bu hamam kıvamındaki sıcak ve rutubetli havaları özellikle hiçççç! :))
SilŞu düzen nasıl bir şeydir, özeniyorum bari ayda bir yazayım istiyorum hiç olmuyor. ne zaman vakti gelirse o zaman yazıyorum. Sıcaklar geçtiğimiz hafta galiba a.şı ile de birleşince beni çok etkiledi, tansiyonum 16 10 lara çıktı. Soğuksu altlarında durmak, enseye buz, limon, sarımsak, acil ile biten süreçte bu hafta erimeye devam ediyorum. Hiç bu denli nem hatırlamıyorum Bursa'da. Nasıl bir şeyse... Fena çok fena. By arada ben tam bir baharcıyım, ilk son fark etmez. İlle o yapraklar yeşerecek, ya da renk değiştirecek. Seviyorum :)
YanıtlaSilAh Evrenciğim, düzenli bir insanım evet. Ancak, bu blogda tututruk şekilde yazmam, daha çok kendime söz verdiğimden ötürü, diye düşünüyorum. :))
SilGeçmişler olsun, aşı ikinci ve üçüncü seferlerdi galiba, benim de tansiyonumu yükseltti, ikişer hafta kadar başım ağrıyarak gezdim. :(
Bursa'nın rutubetini bilirim ayy, çok zor, İstanbul'dan beterdir, biz tüm baharcılara kolay gelsin. :))