* Dün gecenin ortasında uyandığımda yastığıma bir bardak su dökülmüş gibiydi, öylesine terlemişim.
Sabah çocuklarım nasılsın dediklerinde, "gece çok terledim, iyileşmeye başlıyorum galiba" cevabını vermekle erken davrandım sanırım. Çünkü, öğleden sonradan beridir burnum akıyor, nezle olmuş gibiyim. Anlaşılan bütün covid belirtilerini sırayla test ediyorum.
Neyse, covid muhabbetini burada kesiyorum, şimdilik.
** Bugün pazar alışverişini apartman görevlimizin eşi halletti. Sonra sevgili kapı komşum E.ciğim bir tencere kabak çorbası getirdi. Sıcak sıcak boğazıma çok iyi geldi.
Geçmiş olsun demek için arayan canım A. ve canım S. ile henüz tam düzelmemiş karga sesimle konuştum.
Derken bir mesaj geldi, tanımadığım bir numara, isim yok ve "çok geçmiş olsun" dileği var. Telefonum kendini imha ettiği için acaba silinmiş bir numara mı düşüncesiyle arandım bir süre. Sonra "kusura bakmayın isim çıkmadı, kimsiniz" yazdım. Meğer, tee 35 sene öncesinden uzun zamandır Kanada'da yaşayan ve şu sıra Türkiye'de aile ziyaretinde olan bir arkadaşımmış. Ortak arkadaşımız N.'den duymuş hasta olduğumu, burada kullandığı geçici numarayla yazınca, bilememişim.
*** Dün M. Antonioni'nin 1957 yapımı filmi Çığlık / Il Grido'yu izlemiştim. Siyah beyaz film izlemeyeli epeyce olmuş, film yönetmenin sinemasının dönemeçlerinden sayılıyormuş, konudan ve anlatımdan çok etkilendim. Daha çok ayrıntı burada.
Bugünkü seyircilik deneyimin "Uysallar" izlemekti, sanırım bu akşam bitiririm. Diğer Onur Saylak - Hakan Günday işlerinde olduğu gibi, çok ilginç bulduğumu söylemeliyim. Kışın ilk yayınlandığında ne olmuştu da bir türlü izlemeye sıra gelmemişti hatırlayamadım.
Dip Not:
Yeniden bir önceki telefona dönüş yapınca bazı fotoğraflara rastladım,
Bir zamanlar oğlumun odasının kapısı yıllarca yapıştırılmış çıkartmalarla böyleydi,
2018'de evde badana yapılıyorken kendisinden izin alıp söktürüp temizletmiştim.
Ben de aramak istiyorum ama Antalya'daki arkadaşımdan tecrübeli olduğum için biraz daha beklemek istiyorum, ses kısıklığı ve yorgunluk durumu malum. İki gün daha sık dişini, 5. günden sonra nisbeten rahatlanıyormuş. Yine de maşallah diyeyim arkadaşım ne bir şey izleyebildi, ne okuyabildi, kafam saman gibi diyordu. Alican'ın kapısını görünce aklıma geldi, bizim evde de eskiden oğlumun odası olan odada yüklük var, onun kapakları da eve gelen arkadaşlarının ve kendisinin yazdıklarıyla dolu. Badana da yapıldı ama ellemek içimden gelmedi, baktıkça ergenlik günlerini hatırlıyorum :) Tez toparlanman dileğiyle uzaktan kucaklıyorum.
YanıtlaSilDelikanlıların yakınındaki kapılar böyle oluyor sanırım. Alican'ın odasındaki eski gömme dolabın kapakları da yapıştırmalardan nasibini almıştı, sonra dolap tümden değişince o görüntüler topluca kayboldular. ;-)
SilSesim halen düzelmedi gerçekten, ben olduğum anlaşılıyor artık, neyse ki. :))
covid geldiği gibi hızla gitsin inşallah :)
YanıtlaSiloda kapısı şahaneymiş yalnız, Oğluş boş yer bırakmamış :P
Evet, gerçekten santimetrekareye yapıştırılmış desen düşüyordu. :))
SilUmuyorum geldiği gibi gidecek. :)