* Sabah düğünden kalma ruh halim ve bedenimle başladı.
Her zamankinden geç uyandım -o kadar da değil, 7:30 gibiydi- arkadaşlardan gelen düğün fotoğraflarına bakarak zaman geçirdim. Egzersiz yapma enerjisi bulamadım, bugünü pas geçeyim n'olur ki dedim, içimi ferahlattım.
** Kahvaltıya oğlum geldi. Oğlumun isteği üzerine cicimama (yumurtalı, peynirli ekmek) hazırlarken, ekmek üstüne sürmek üzere yaptığım karışımın olduğu kase elimden kaydı, yere düştü, kırıldı.
Eh, nazar çıktı tesellisiyle saçılan malzemeyi ve cam kırıklarını temizledim. Maydanoz ve uygun beyaz peynir olmadığı için menüde değişiklik yaptım, sucuklu tava tostuna döndüm, misafirin karnını doyurdum.
*** Öğleden sonra Şulemin kayınpederinin vefat haberini aldım, çok üzüldüm. Bütün süreç, rahatsızlık, teşhis, tedavi çalışması her şey çok hızlı değişti. Allah rahmet eylesin, tüm aileye sabırlar diliyorum.
Hayat ne acayip, bir an önce akşamki düğünün mutluluk veren fotoğraflarına bakarken, az sonra yakınlarının içini yakan bir vefattan haberdar olmak; saatin sarkacı arasında gidip gelmek gibi...
Dip Not:
Balkondaki minik doğa parçasını izlemek,
İnsana hayatın aşamalarını hatırlatmak için birebir.
Karanfiller açıyordu, o zamanlar gözlerinde.. ;)
YanıtlaSilBir baksam kül olurdum yüzüne :)
SilBizim balkonda da bir benzeri var, ben de baktıkça bunu söylüyorum :)))
Şarkınıza devam etmek geldi içimden, işyerinde söylüyorum şu an :)
SilŞarkınızı/şarkımızı bugünkü yazının altına ekledim, sevgili arkadaşlarım. :)
SilÇok kalp gönderiyorum size.
Ölümle yaşam hep iç içe. Hastanede yer olmadığı için acilen doğum katına yatırdıkları bir yakınımızı sabaha karşı kaybetmiştik aynı anda karşı odada bebek doğdu. Sevinçlerini yaşayamadılar bizim üzüntümüze ki, biz de üzüntümüzü baskıladık, sevinçlerine leke gelmesin diye.
YanıtlaSilGerçekten çok dokunaklı bir karşılaşma ve mecburiyet olmuş. Ama, evet hayat ve ölüm içiçe, tam da böyle işte.
Silcanım benim :)
YanıtlaSil