Sabaha karşı yağmur sesiyle uyandım, usul usul yağıyordu, sanırım iki saat durmadan yağdı.
* Bugün yeniden karşıya geçmem gerekiyordu, yine deniz sefası yaptım. Yağmur dinmişti ancak bulutlar her an biraz daha yağmur bırakacak gibiydi. Gökyüzünde bulutlar pamuk öbekleri halinde serilmişti, rüzgar da sıkı esiyordu.
Böyle havalarda İstanbul çok çekici ve fotojenik oluyor. Bol bol fotoğraf çektim, denizi, tarihi yarımadayı, köprüyü, Beşiktaş Dolmabahçe sahilini seyrettim.
** Dönüşte Beşiktaş'taki İstanbul Kart merkezine uğradım. Dün karşıdan dönüşte Kadıköy'dekine gitmiş, önünde uzanan kuyruğu görünce, güneşin altında beklemektense, sonra denemek daha mantıklı gelmişti.
Şansıma bugün Beşiktaş'ta benden önce işlemi yapılan kişi sayısı üçtü. 60 yaş üstü indirimli kartımı çabucacık aldım. Şehrimizim bilmem kaç senelik hemşehrisi olarak, ilk kez böyleavantajlı bir hizmetten yararlanacağım, mutluyum.
*** Sabah Cüneyt Arkın'ın ölüm haberiyle başladı; ahh dedim duyunca, çocukluğumuzun bir sembolü daha gitti. Allah rahmet eylesin. Seveni çok, halka mal olmuş bir insandı.
Beşiktaş'tan dönerken Kırmızı Kedi kitapevine uğradım, şöyle bir dolaşıp kitaplara bakmaya. Rafta Cüneyt Arkın'ın yazdığı anı kitabı "Benim Kahramanım Türk Halkıdır" nı gördüm, hemen aldım.
Eve döndüğümden beri okuyorum, bitmek üzere. Anektodlar şeklinde yazılmış bir kitap, kolay okunuyor, sade bir dili var.
Güneyt Arkın'ın daha Fahrettin Cüreklibatır olduğu zamanlardaki hayatı, ailesiyle, toprakla, doktorken fakir halkla ilişkisi, onun nasıl bu kadar sevilen bir adam olduğunun göstergeleriyle dolu.
Dip Not:
Beşiktaş'a doğru yönelmişken bilemedim nereye bakayım?
Köprüye, Dolmabahçe'ye derken, ikisini yan yana getirdim,
Arası biraz eksik gibi geldiyse, hayal gücünüze güveniyorum...
İstanbul bu ara sanki daha güzel di mi? Ya da biz evde otur otur özlemiş miyiz? :)
YanıtlaSilBence ikisi de doğru, şehrin üstünde güzelliği var, özledik kendisini ve biraz da eskisine göre algılarımız daha açık. :)
Sil