Dünkü kış etkili günden sonra yeniden biraz bahara döner gibi, bulutu bol, arada güneş çıkar gibi yapan bir gündü.
* Sabah soframız haftasonu kahvaltısı yapar gibiydi, kızımın şerefine. Uykusunun arasında sucuk yer misin diye sormuştum, biraz sonra kalkıyor musun demeye gittiğimde "rüyamda sucuk yiyordum" demez mi? Annem de bizimleydi, ona da sabah keyfi oldu.
** Öğlene doğru sokağa çıktık, önce sahile yürüdük, "İstanbul'un deniz kokusu özlemişim" dedi, "bu denizin kokusu başka". Kıyıda denize karşı birer Türk kahvesi içtik, rüzgar serin esiyordu, üşümeyelim aman dedik, kalkıp yürümeye devam ettik.
Kuaföre uğrayıp saçını kestirdi çiçeğim, ben de o sırada ısmarladığı çorap vb. ihtiyaçlarının peşine düştüm. İşimiz bitince bir dolmuşa atlayıp Kadıköy'e gittik.
Yine önce iskeleden denize, karşı kıyıya baktık. Sonra çarşıya yollandık.
*** Aradan geçen yedi ayda, bizim doğma büyüme İstanbulluya memleketi çook kalabalık gelir olmuş, ne buyrulur buna? Hepi topu yüzbin nüfuslu bir üniversite şehrinden sonra bizim sakin bulduğumuz Kadıköy'ün bile kalabalık gelmesi anlaşılır bir durum.
Hal böyle olunca, İnegöl köftesi yemek, Baylan'da -olmazsa olmaz- bir tatlı molası vermek ve Hacı Bekir'den hediyelik lokum almak yeteri kadar "yorucu" eylemler oldu. Daha fazla uzatmadan eve dönüş için metroya bindik sonra.
Baylan'ın vitrini Paskalya Bayramına hazır,
Yumurtalar, tavşanlar, çiçekler...
e haklı çocuk, sakinliğe, huzura kolay alışır insan. Ne kadar sevsek de yorucu bu şehir!
YanıtlaSilİnegöl köftecisi, Baylan ve Hacı Bekir şahane bir üçlü olmuş. keyifiniz bol olsun, içinize sinsin tüm güzellikler :)
Ben 30 küsur yıl önceki üç aylık İngiltere macerası sonunda, İstiklal Caddesinin başında ilk durduğumda hafakanlar basmıştı ki, aradan geçen zamanda hafakanlar misliyle arttı! :))
Sil