2 Mart Çarşamba

 Günün havası dünün havası gibiydi, kapalı ve soğuk; tek fark,  azıcık güneş çıkarmış gibi yaptı öğleden sonra bir ara.

* Sabah uyanınca haberleri okudum yine, yorumlar, öngörüler filan. Olanı anlamaya yarıyor mu derseniz, verecek cevabım yok. 

** Kahvaltıyı hazırlarken 2CELLOS yorumları dinliyordum. Bir kaç gün önce bir radyo programında Ennio Moricone film müzikleri çalınırken The Mission filminden ünlü Gabriel's Oboe parçasını dinlediğimi hatırladım. Aradım, yanılmamışım, buldum, bizim yakışıklı çellocular yorumlamışlar parçayı. İkisinin tınıları ayrı ayrı ve birlikte ne kadar farklı ve bütünleşik yine. Buyurunuz, size de dinleteyim. 

Bu yazıyı yazarken The Mission filmini hatırladım, çok geçmiş üzerinden. O vakitler nasıl etkilenmiştim filmden, onu hatırladım. Kadro acayip Robert De Niro ve Jeremy Irons başrolde, ikisinin de en parlak zamanı. Filmin konusu çarpıcı, Güney Amerika'nın İspanyollar ve Portekizliler arasında din parantezine alınarak bölüşümü, ilk defa öğrendiğim veya fark ettiğim dünya gerçeklerinden bir tanesi daha.

Filmin fragmanını buraya ekleyeyim, konu ve müzikler için ipuçlarına ulaşacaksınız. 

*** Öğleden sonra komşum E.cığımla sahile yürüdük. Suadiye'deki salaş sahil kahvesi, kürek kulübü adı altında bir çeşit cafeye dönüşmüş. Kimseler yoktu, hava buz çünkü. Bir iki cengaver birer Türk kahvesi içecek süre içinde dona dona deniz kenarında oturduk. Kuşlara baktık, denize baktık, bir an için sayfiyedeymişiz gibi hissettik. Sonra filmlerden, kitaplardan, dizilerden konuşarak eve yollandık.

Dip Not:

Böyleyken böyle...