Üçüncü kar günündeyiz; sabah erken az bir şey yağmış, sonra pasparlak güneş ışıldadı, deerken randevusuna sadık kar yağışı öğlende başladı, iki saat yağdı, sonra yine sükut.
* Dün gece uzun süre "Zamansız" albümünü dinledim, 22 şarkı tamamlanmış sonunda. Sabah sekizde uyandım, beğendiklerimi tekrar dinledim. Yetmedi, kahvaltıda da dinlemeye devam ettim.
Zamansız, en sevilen Yeni Türkü şarkılarından yapılmış bir tribute/anısına albümü.
İlk dinlememde, ilk duyduğumda, en çok kadın seslerinden dinlemeye aşina olduğum iki şarkıyı sevdim: Gurbete Kaçacağım ve Bana Bir Masal Anlat Baba. İlkini Emir Can İğrek seslendiriyor ki, kendisini ilk kez dinliyorum. İkinci şarkıyı seslendiren Edis'in "Martılar"ını severek dinlemiştim, sesi albümdeki bu şarkıya çok yakışmış.
Cem Adrian, Sena Şener, Melek Mosso, Gaye Su Akyol, Hayko Cepkin, Athena, Mabel Matiz yorumlarını sevdiğim diğer şarkıcılar oldu. Dinledikçe diğerlerini de seviyorum aslında, sonunda "onların hepsi benim bebeklerim" der, çıkarım işin içinden.
** Öğlen saatlerinde kar başladığında mutfaktaydım, iki saat boyunca elimdeki işlerden kafamı kaldırıp kaldırıp pencereden dışarıya yağan kara baktım.
İşlerimi kolaylar gibi olunca, hadi itiraf edeyim dün pazardan turfanda diye aldığım incecik baklalar iki saatin sonunda ancak pişmiş gibi olunca, artık dayanamadım giyinip sokağa çıktım. On günden sonra ilk kez sahile indim, denize baktım. Sokaklar ve sahilde pek tenhaydı, neredeyse inler cinler top oynuyordu.
Hava buz, haliyle insanlar evlerinde internetin keyfini filan çıkarıyor herhalde, alem benim gibi açıkhava sevdalısı değil.
*** Tam kapıdan içeri girmiştim, telefon sesi duydum, kızım arıyor. "Anne şu efsane karları bir göstersene bana" diyor.
Efsane 1987 efsane olarak kaldı şimdilik, dedim. Bizim mahalle zaten yaz köşesi, çatılardaki karlar bile eridi sayılır.
Çekmeköy'deki arkadaşım bahçesini çekip gönderdi, resmen Uudağ gibi manzaralar.
Dip Not:
Sahilin bir köşeciğinde bir adam elindeki bir torbadan havaya ve denize doğru bir şeyler atıyordu,
Etrafı martılar ve diğer kuşlardan sürülerce dolmuştu, durdum izledim,
Bu solo martı karnını doyurmaya doğru hamle edenlerden birisi,
Hiç niyetim yoktu, titreyip oturuyordum evde, zira sıkı poyraz ve soğuk vardı, gelen telefonla işler değişti. Zeynep Altıok bir toplantıya gelmiş, görüşelim dedi, valla yürüyerek gidip geldim. Sonra da biraz rüzgarlanarak oturduk, güneş iyiydi ama rüzgar biraz çarptı. Yine de güzel oldu. Eş dost görünce kolum da ağrımıyor :)))
YanıtlaSilEv içlerinde o kadar kapalı kalıyoruz ki, o kadar az insan görüyoruz ki, bir de dost bir yüz görünce insanın sadece ruhu değil, bedeni de canlanıyor. Soğuk geçecek yakında, ne iyi olmuş buluşmuşsunuz. :)
SilYeni Türkü şarkılarını başkalarından dinlemek istemiyorum ben.. Hani bazen insan çocukluğunda sevdiği bir yeri bütüyünce bir daha görmek istemez ya hatıraları değişmesin diye.. Ya da çoook eski bir dostu yıllar süren bir ayrılıktan sonra gördüğünde bir hüzün çöker ya.. Öyle bi’şey işte.
YanıtlaSilHıımmm! Anlıyorum seni C.ciğim. :)
SilŞöyle düşünüyorum, Yeni Türkü'nün veya onun gibi kült bir başka grubun veya şarkıcının söyledikleri artık iliklerimize işledi. Başka bir sesten duysak bile, o şarkılar beynimizde çalıyor. Bu bakımdan, itirazında son derecede haklısın.
Diğer taraftan, onlar artık bir çeşit klasik oldular, başka yorumların olması onları çoğaltıyor ve değerini artırıyor. Diyorum ki, oşarkılar için başka seslere şans verebiliriz. :)
ben kenan doğulunun "yeşilmişik" yorumunu bir de kalben'in "yağmurun ellerini" yorumunu en çok sevdim sanırım. ama tam da dinlemedim sanki hepsini. oturup hepsini baştan sona iki kez dinlemek gerek önce :)
YanıtlaSilsen salgın sonunda bir fotoğraf sergisi mi açsan acaba "biz salgın'da suadiye sahil'e giderdik" olsun adı da :)
Evet, onlar da güzel. :) Gerçekten dinledikçe hepsini ayrı seviyorum, çünkü, biz o şarkıları çok seviyoruz zaten. :)
SilBak, sergi iyi fikir; adı bile hazır hem. :))