Tabii ki lodos sonrası yağmur geldi, hava soğudu. Nedense bir ara sis pus filan oldu. Öyle bir kış günüydü.
* Sabah erken toparlanıp evden çıktım ve caddeye yürüdüm. Neyse, o sırada yağmur durmuştu. Son olarak Aralık başında gittiğim kuaföre gittim, saç boyası, kesimi derken, her türlü hafifleyip eve döndüm. Dönüşte, annemin kahvaltı saati daha fazla gecikmesin diye taksiye bindim. Böylece günlük yürüyüşümden 3 km feragat etmiş oldum.
** Öğlende bir kaç telefon konuşması yaptık annemle, hısım akrabanın hatırlarını sorduk. Bu ara hastanede olan var, hasta olan var, yakınını kaybeden var, sıkıntısı olan insanlar yakın bir ses duyunca seviniyor.
Konuşmalar sürerken, annemin ev telefonu çaldı, bir cep numarası arıyordu, arkadaşı herhalde dedim, konuşmadan telefonu anneme verdim. Annem iki kelime dinledi, durun siz onu kızıma anlatın dedi, telefonu bana verdi. "Buyrun" dedim. "Kadıköy Emniyet Amirliği'nde arıyorum" dedi.
Konuşmanın devamı şöyle:
- Ne için aramıştınız? (Ben; sert, sinirli,)
- Ben memur Mustafa, bilgi vermek için arıyorum.(Karşımdaki; biraz şaşkın,)
- Ayy, Mustafa bey, ne bilgisi verecektiniizzz? (Ben; şaşkın teyze tarzında. İçim bayıldı bu sahtekarlardan, yetti artık!)
- Dinleyin! (Devamı gelmedi, çat kapandı, tutturamadık dedi, herhalde)
Sonra annem diyor ki, bir kere düştük o tongaya, yine mi aynı şey?!
*** Öğleden sonra akşamüstü saatlerini Drive My Car filmini izleyerek geçirdim, film üç saat çünkü. Filmin başlangıç jeneriği 42. dakikada akmaya başladı, mesela.
Film Murakami'nin Kadınsız Erkekler başlıklı birbiriyle ilintili öykülerden oluşan kitabından uyarlanmış. Kitabı severek okumuş ve hakkında bir not yazmıştım.
İlginç şekilde, filmin kırılma noktalarından birinde daha önce kitaptan alıntıladığım şu cümle vardı:
sf. 38
"Karşımızdakini sahiden görmenin, kendi içimize taa dibimize kadar dosdoğruca bakmaktan başka bir yolu yoktur."
Filmdeki Çehov'un Vanya Dayı oyununun sahneye konulmasına dair uzun sahneleri severek izledim. Belki, Çehov sevdiğim için, belki yıllar önce izlediğim Vanya Dayı'yı özlediğim için, belki bugünlerdeki ruh halimle koşutluk kurduğum için...
Galiba, Murakami'nin kitabını bir kez daha okuyacağım.
Bir de film hakkındaki güzel bir yazının linkini ekleyeyim ilgilisi için, tık.
"her türlü hafifleme" güzel bir tanım olmuş :)
YanıtlaSilay bu telefon dolandırıcılarından illallah geldi hakikaten. bir ara buluştuğumuzda ablamın bu tür dolandırıcılara karşı sergilediği performansı anlatayım sana, evlere şenlik, çok güldürüyor beni :)
mimoza nasıl güzel bir ağaç yahu. halamın ayakucunda da bir mimoza var Trabzon'da biliyor musun? beni çok mutlu etti bu tesadüf...
A merak ettim şimdi, ne yaptı Şefo? Belki gelecek defa ben de kendi performansımı çeşitlendiririm, ilham olur. :)
SilYa, ne güzel! O zarif ağaç halacığına mis kokusuyla eşlik edecek demek. :)
Demek o gün tura çıkmış telefon dolandırıcıları, beni de aradılar. Herhalde bende dördüncü falan oldu; ama önce bir süre yemliyor, eğleniyorum.:) Sonuncuda mesela bir dosya numarası verdiler. Sonra vereceğim numarayı tuşlayın dediler. 1.. 5.. 5 diye numarayı verdiler. O zaman dedim ki şimdi bizzat 155'i tuşlayıp sizin numarayı vereceğim:) Kapandı tabii ki, anladığım sabit telefonları ceple arıyorlar:)
YanıtlaSilFilm ve sizin adınıza bir kez daha sevindim Sevgili Okul Arkadaşım:)
A çok iyi bir numara daha öğrendim böylece, nasılsa yine ararlar, deneyeyim. :))
SilUzakdoğu sinemasını zaten severim, bu da güzel filmdi doğrusu.:)