Dünkü güneş bulutların arkasında kalmıştı bugün, ortaya çıkmadı, parlamadı.
* Doğa takvimine göre ilk cemre bugün düşmekte. Sabah yürüyüşe çıkmaya niyetliydim, içim biraz uzaklara doğru havalanmayı arzu etti; sahile kadar gidip dönmek yerine vapura bineyim, denizin üstünde olayım istedim.
Evden çıktığımda 11'i geçiyordu, sokaklar henüz tenhaydı. Metroyla Kadıköy'e gittim. Yoldayken kardeşimle konuştum, sordu "nereye gideceksin", binecek neye rastlarsam bakalım, dedim.
Aslında aklımda Galataport'u bir görsem merakı dolanıyordu bir süredir. Önce Karaköy sonra Beşiktaş vapurunun saati denk düşmeyince, motorla Beşiktaş'a geçtim.
Beşiktaş meydanı ne kadar değişmiş, şaştım kaldım. Motor iskelesinin arkasındaki otobüs durakları ve sökülen üst geçitin altındaki büfeler filan kalkınca, bir ferahlık meydana gelmiş. Geriye Barbaros heykeline doğru oldukça derin bir açık alan olmuş.
** Beşiktaş'tan dolmuşla Taksim'e çıktım. Madem karşıya geçtim, önce kaç zamandır merak ettiğim Atatürk Kültür Merkezi'ni göreyim. Nereden bakılacak, içeriye giriş nereden? Aklımda hep eski AKM'nin referansları var. Oysa, dış görünüşünün benzemesi dışında binanın yapısının duruşunda her şey çok değişmiş, nerede ne var anlamak için bir kaç kez daha gitmeli, tiyatro izlemeli, konser dinlemeli.
Bugünlük, "Kültür Sokağı" adı verilen bölümdeki sanat galerisine gidip, bu ayın 24'ünde bitecek bir çağdaş sanat sergisini gezdim.
*** Taksim meydanında bir an durup İstiklal Caddesi yönüne baktım, cadde girişinde aşağı doğru akan kalabalığı görünce, kendimi fünikülere attım, Kabataş'a indim, oradan tramvaya geçip Tophane'de indim.
Sıra geldi, Galataport'a nereden girilir, burası nasıl bir yerdir kısmını anlamaya. Meğer, Galataport dedikleri ve insanların kalabalıklar halinde gittiği yer, rıhtım boyunca uzanan bir açık hava AVM'si imiş. Rıhtım boyunca, aşağı yukarı Karaköy'den Fındıklı'ya doğru önce sahilden yürüdüm, sonra bir arka sokaktan döndüm.
Bölgedeki müzeler benim için en önemli cazibe merkezi, hiç şüphesiz. Devlet Resim ve Heykel Müzesi açılmış gibi duruyor, İstanbul Modern pek yakında açılacakmış. Müze gezmeyi başka geniş bir zamana bırakarak, müzelerle Kılıç Ali Paşa Camii arasındaki bölgede oluşturulan yeni meydanda dolaştım ve artık iyice kalabalıklaşan ortamdan uzaklaşmanın iyi olacağını düşünüp, vapura binmek üzere Karaköy iskelesine doğru yollandım.
İstanbul gezmesinde çektiğim fotoğrafları Ekmekcikız'a yükler, biraz daha altyazıyla anlatırım günü.
Dip Not:
Dün sepette duran kan portakallarından birisini sabah kahvaltısı için dilimlemiştim,
Renge bakın tam adı gibi çıktı, lezzeti de yerindeydi.
Portakalı bilmem ama cevizler muhteşemmiş, bir kez daha teşekkürler :)
YanıtlaSilAKM'yi ben de çok merak ediyorum, bitse şu nalet pandemi de ferah ferah gezsek...
Cevizleri beğendiğine sevindim, gerçekten. Yaşasın! :)
SilAKM, tekrar tekrar gezilip görülecek yer, doğası öyle zaten. Umarım ilk fırsatta gezeceğiz. :)
Amaçsızca ne denk gelirse diye yola düşmüşsünüz ama 41 kere maşallah ne kadar güzel yerlere yolunuz denk gelmiş. Böyle turlamayı ben de seviyorum.
YanıtlaSilKeyifli haftalarınız olsun, sevgilerimi yolladım size ♥
Güzel bir gün oldu doğrusu, Şebnemciğim. :)
SilAslında tam olarak amaçsız değildim, ancak kesin bir plan yapmamıştım, sonuç iyi oldu.
Ben de keyifli haftalar diliyorum, sevgiler. :)
galata port için hissiyatım seninle aynı şekerim. belki istanbul'a lüks bir gemi ile gelen zengin bir turist olsam farklı yorumlarda bulunurdum, bilmiyorum tabii :)
YanıtlaSilAKM'yi merak ediyorum. belki baharda bir gün birlikte gideriz hafta içi, ne güzel olur :)
Aslına bakarsan, Galataport'a en rahat ulaşan biz karşı kıyı insanları olacağız. Düşünsene Etiler'den filan gelenleri. Biz hoop bir vapurla oradayız. :))
SilGideceğiz AKM'ye, asıl bir konser filan olsa, nefis olacak. :)