30 Ekim Cumartesi

Güne güneşle başladık, poyrazla devam ettik. Sonuçta güneşli ve serin rüzgarlı bir gün oldu.

* Sabah müzik dinleme saatimde nasılsa geçmiş yıllar Eurovision yarışmaları, Türkiye'nin katıldıkları konulu bir videoya denk geldim. Bir dolu nostalji sonrası, 90'ların ikinci yarısından itibaren -birincilik ödüllü yarışma dışında- tam bir boşluk var hafızamda. Belli ki, çoluk çocuk, iş güç derken yarışmaların yanından bile geçmemişim, izlememişim. Yarım saatten kısa bir videoydu, keyifle izledim.

** Kahvaltı hazırlarken, ortalık toplarken dilime bir türkü dolandı, söyleyip duruyorum ; "ayy menim Arzu kızım, ayy menim Arzuuu kızım..." Burnumun direği de sızlamaya başlayınca anladım ki, kızımı çok özlemişim. Kulaklarını çınlattığımı duydu herhalde telefon çaldı, açtım. "Görüntülüyü açıyorum, müsait misin?" dedim. Tatlı tatlı konuştuk bir yandan, bir yandan içim kabararak öyle baktım baktım çocuğuma. 

Çok eski bir kayıt ekliyorum buraya, muhteşem sesli Zaliha söylüyor. 

*** Sonrasında biraz mutfakta iş yaptım, biraz kargo macerasına takıldım, annemle yürüyüş yaptık, gün geçip gitti yine.

Kargo macerası Ekmekcikız'da, okumak isterseniz. 

Dip Not:

31 Ekim 2017 günü İstanbul Üniversitenin Botanik Bahçesine gitmiştim, sıklamenler oradan anı,

Ekmekcikız'da yazmıştım zamanında, bir kaç fotoğraf daha var burada.

1935'te botanikçi Alfred Heilbroon tarafından kurulmuş, nefis bir saklı bahçe burası, İstanbul Üniversitesi Merkez binasının arkasında Süleymaniye tarafında,

Bir dönem, bahçenin -sanırım, Süleymaniye Camii külliyesine yakınlığı nedeniyle- İstanbul Müftülüğüne verilmesi söz konusuydu, 

Sonra, bahçeyi botanik öğrencilerinin eğitimi  için koruyup, etrafındaki binaları boşaltmak üzere Üniversite ile Müftülük anlaşmışlar, iyi de olmuş,

Gidip görmeli yeniden.