25 Ekim 2021 Pazartesi

25 Ekim Pazartesi

Hava geç aydınlanıyor artık, galiba ondan ötürü sabah daha geç uyanır oldum. Saat sekizi geçiyordu, hava bulutluydu, saati daha erken sandım.

* Kahvaltıdan hemen sonra, "karşıya geçsem mi bugün" ihtimali üzerinde kafa yordum bir süre. Kardeşim ve annemle yaptığımız görüş teatileri sonrasında bugün geçmemin daha uygun olduğuna karar verip, hazırlanıp çıktım. Yine metro, vapur, tünel ve tabanvay yoluyla Taksim'e ulaştım.
Poyraz sert esiyordu, Kadıköy'den Karaköy'e geçerken güvertede oturabildim, yine de. Böylece, Marmara'dan Karadeniz'e geçen bir tankeri rahatça izledim. Motorumuz Kızkulesi'ne yaklaşırken hız kesti, ağır yolla giderek tankeri bekledi, tankerin bordası geçiyorken hemen dümen suyuna girip, tankerin oluşturduğu dalgayı savuşturmuş oldu ve ardından dümeni Karaköy'e doğru kırdı. 
Eskiden bir yük gemisinin, tankerin yaklaşmasından epey korkardım, sonraları kurallara uyularak seyir yapılınca boğaz yukarı çıkanın, Marmara'ya inenin ve iki kıyı arasında dik gelip gidenlerin geçişleri estetik bir keyif vermeye başladı, bugünkü gibi.

** İstiklal Caddesi, hafta başı olmasına rağmen, bugün acayip kalabalıktı, ya da bana öyle geldi.
Taksim'den gözlüğümü aldıktan sonra, yeniden o kalabalığa girmeyi istemedim. Aklıdaneme danıştım, dedi ki, "bakalım, Beşiktaş dolmuşu ne alemde, hazır erken saatken Beşiktaş'a gidip, vapura oradan bineyim". İyi, güzel fikir. Beşiktaş dolmuşları her zamanki gibi Gümüşsuyu'nun başında. Kuyruk yok, dolmuş var, bindim, hareket ettik. 
Fakat, o da ne!?  Dolmuş her zamanki yoldan gitmiyor, Gümüşsuyu'ndan geçip Dolmabahçe'ye inmek yerine, Sağlık Sokaktan dolaşıp Kazancı yokuşundan Fındıklı'ya inip, kavşaktan dönüp Beşiktaş'a doğru yöneldi. O arada, her daim olduğu gibi, şoförler aralarında telsizle konuşup birbirlerine rota bilgisi veriyorlar. Eskiden beş dakikada gidilen yol, henüz akşam trafiği başlamamışken bile onbeş dakikadan fazla sürdü. Üstelik iğneyi iplikten geçirircesine araç kullanan tecrübeli dolmuş şoförüne rağmen. Düşündüm de, iyi ki artık her gün bu trafikte gidip gelmek zorunda değilim.

*** Beşiktaş'tan Kadıköy'e geçerken, vapurdan içeri girince yukarı çıkıp kıç güvertenin kuytusuna oturdum. Vapur yol almaya başlayınca güvertede oturmak ne mümkün? Poyraz delirmişti o ara, uçuruyordu. Güvertede oturan bütün kahramanlar, ben de dahil, sırayla içeri kaçtık. Olsun, vapur tenha olunca içeriden de dışarısı güzel gözüküyor zaten.
Kadıköy'de küçük bir çarşı turu attım, annemin siparişi olan soket çorapları aldım, Hacı Bekir'e uğrayıp, "zamanı artık" gerekçesine sığınarak helva aldım, bir iki iş hallettim ve kendimi metroya attım, eve döndüm.



Dip Not:
Az sonra bizi Kadıköy'e götürecek olan şehir hatları vapuru, 
Beşiktaş iskelesine yanaşmak üzere manevraya başlamışken,

12 yorum:

  1. Vapur, dümen suyu falan yazınca aklıma geldi, emekli olmadan önceydi. Bir arkadaşımızın İstanbul'da yaşayan ağabeyi ve iki arkadaşı kiraladıkları sandalla (ya da küçük motor tam bilemedim) balık tutarken şehir hatları vapuru çarpmıştı. Adamlar bulunamadı bile, bir mezarları dahi yok. Ne zaman aklıma gelse çok üzülürüm. Hatta kaptanın sarhoş olduğu, kasıtlı çarptığı falan söylendi ama ne derece doğru bilemem.
    Benimki de iş şu güzel vapura bakıp kötü anım canlandı. Ah İstanbul'da olup vapura binmek vardı şimdi :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden Üsküdar Beşiktaş seferi yapan motorlar küçüktü, kaptanlar alaylıydı, radarlar araçlarda bulunmazdı, kıyıdan takip sistemi kurulmamıştı... Bir sürü güvenliksiz durum, kısacası. Şimdilerde daha güvenli her şey. Yine de kaza ihtimali var, ne yazık ki.
      Bir de deniz ve uçak kazalarında nedense hemen "kaptan sarhoştu" sözü söyleniverir. Oysa o kocaman metal nesneyi diyelim denizin üstünde, akıntıda zınk diye durdurmak öyle zordur ki!
      Allah rahmet eylesin diyeyim, ölüsünü bulamamak, toprağa verememek çok çok zor.

      Sil
  2. trafik salgın döneminde daha da korkunç hale geldi gerçekten. her gün yollarda olanlara sabır versin Allah...

    helva zamanı gelmiş değil mi? ay pek severim de alırsam ben ona dayanamayıp durup durup yerim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Helva zamanı gelmiş evet. Ben de azıcık aldım ki, azıcık yiyelim, nefis körletelim. :)
      Trafiği hiç anmak istemiyorum, fena. :(

      Sil
  3. Ulaşım, dolayısıyla trafik ne kadar istemem dedirtiyorsa da, ahh şu vapurlar işte: İstanbul... İstanbul... diye inletiyorlar insanı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vapurlar, tek başına insanı İstanbul'a aşık eden kült nesneler bence. Eşi benzeri yok. :)

      Sil
  4. Trafik o kadar uzağımda kaldı ki, şu pandeminin tek keyfi trafiğe maruz kalmaktan kurtulmak oldu diye düşünüyorum. hmmm, bir de o gitmeden 1,5 yıl oğlumla dipdibe yaşayıp çalışma hayatımın acısını çıkarmak bir de. hmmmm. ay düşünmeye devam edersem yaşasın pandemi diye bitireceğim galiba :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deme deme, yaşamasın bitsin pandemi.
      O güzellikler senin emeklilik hediyen bence. Emekliliği sev, onu koru. :))

      Sil
  5. Okuldayken Taksim benim için mucize bir yerdi. Allah'ım ben burada yaşamalıyım. Baksana her türden insan var diye düşünürdüm. Şimdi ise bana öyle ruhsuz, öyle itici geliyor. O büyüsü bozuldu...Ve çok üzülüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlar halen oralardalar, ancak, çok farklı hale geldiler, bir de yapıların bir kısmındaki değişim alışmaya zorluyor bizi.
      Belki, ileride yeniden değişir. :)

      Sil
  6. Güvertede oturan kahramanlar ve zamanı artık gerekçesine çok güldüm ya :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle zamanı ama "o" helvanın, değil mi? :))

      Sil

Hoşgeldiniz!