Bu sabah incecik bir yağmur sesiyle uyandım. Sonra durdu, sonra yine yağdı. Öğleden sonra güneş azıcık göz kırptı, akşamüstü yine inceden yağdı.
* İki gündür Mary Jane dinliyorum, özellikle Yaz Bunu Bir Kenara. Olaylar şöyle gelişti:
Önce Sevgili Okul Arkadaşımın bir yazısına eklediği Aysuda Ülkü Zeren şarkısını dinledim ve pek sevdim. Sonra aynı şarkıyı Mary Jane'in de coverlamış olduğunu anladım, dinledim, onu da sevdim. Ardından asıl şarkıya geliyoruz, bu defa Mary Jane'nin yakın tarihte seslendirdiği ve yayınladığı bir başka Aysuda Ülkü Zeren şarkısına denk geldim, işte o şarkı dön dolaş dinlediğim Yaz Bunu Bir Kenara. Az kaldı, ezberleyeceğim.
** Günlerden Cuma ve ayın 1'i olunca iki önemli iş sıraya girdi; pazara gitmek ve ay başı aidat vs. ödemelerini yapmak.
Sabah yağmuru görünce tasarladığım programı tersine çevirdim, önce banka işlerini hallettim, annemle kahvaltı yaptık, pazar kuşluk vaktine kaldı.
*** Pazar alışverişini yerleştirme yıkama işleri bitince annemle yürüyüşe çıktık.
Yürüyüşümüzün genellikle iki rotası oluyor, ikisinde de birer minik park var. Hangi taraftan gitmişsek o taraftaki parkta bir mola verip oynayan çocukları seyrediyoruz. Bugün o minik parklardan aşağıdakine yaklaşırken, ikimiz de aynı anda düşünmüşüz "yaz gelecek, manolya açtı diye heyecanlanmıştık, ne çabuk geçti yaz" dedim, annem de "iki ay sıcak yaptı, bitti gitti, bak ayvalar olmaya başlamış" dedi.
Sonbahar pazarının olmazsa olmazı, turşuluklar çıktı iki haftadır.
Kızımın gidişi, annemin doktor işleri derken aklıma bile gelmemişti.
Bugün salatalık alıp turşu kurdum, annemin tarifi ve kendi tecrübelerimin karması.
"İnceden bir yağmur" nasıl güzel bir tanımlama değil mi!? İncecik yağan hafif, sakin bir yağmur :)
YanıtlaSilAslında her dilin kendine özgü hoşlukları vardır ya, bu da onlardan biri bence. Başka dilde karşılığı olamazmış, gibi. :)
SilNe zaman turşuya dair bir şey görsem, yaz akşamlarındaki fuar günlerini ve ona bağlı olarak da sokaktaki salatalık turşusu satıcılarını, haşlanmış ya da kızarmış mısırcıları, sonbahara doğru da her sezon aynı noktalara tezgah kuran kestane kabapçıları hatırlatır bana:) Ne çok gelenek hayatımızdan çıktı ve çıkıyor aslında, diye düşündüm bu yazınızın sonunda Sevgili Okul Arkadaşım:) Sevgili Ceren'in altını çiziği inceden yağmur da tetiklemiş olabilir mi acaba:) Bu arada bilmediğim diğer şarkı da pek hoş, biraz Mary Jane dinlemeliyim sanki:)
YanıtlaSilYaa evet Fuar! Ben de şimdi hatırladım fuarı, kalabalığını, nereye bakacağımızı bilememenin şaşkınlığını, kalabalıkla akıp gitmeyi...
SilAslında bu saydıklarınızın hepsi halen hayatımızda, ben Kadıköy'de, İstiklal'de, bizim Bağdat caddesinde görüyorum, hepsi sırayla mevsimine göre yerlerini alıyorlar.
Bence incecik yağan yağmurun getirdiği hüzün düşüncesi verdi size bu yoksunluk fikrini Sevgili Okul Arkadaşım. Neyse ki, çoğu halen varlar. :)
Ben de biraz daha Mary Jane dinlemeli dedim kendime, ancak henüz bu şarkıdan kopamadım. :)
ay en sevdiğim : salatalık turşusu :) afiyet şeker olsun , ellerine sağlık canımcım
YanıtlaSilTeşekkür ederim Şulem. :)
SilHavalar serinledi, turşu olurmuş gibime geliyor, bir sene acele etmiştim, sıcakken kurmuştum, ziyan olmuştu koca kavanoz. Kısmet işte! :))