13 Ağustos 2021 Cuma

13 Ağustos Cuma

Bir haftanın daha sonuna geldik; pek çok olay, pek çok ölüm, pek çok acıyı barındıran, olanların üzüntüsünü yaşadığımız, doğanın gücü karşısında aciz kaldığımız.

* Günlük hayat akışıyla ilgili her söz, anlatılacak her konu anlamsız geliyor, insanların yaşadıklarını uzaktan görmek bile buna yetiyor. 
Kendime verdiğim her gün yazmak sözünü bugün de tutmak ne işe yarayacak acaba? 
Belki bir gün anlarım. 

** Dün akşamüstü kızımı Ankara'ya yolcu ettim, son kalan koliyi, son anda gelmesi gereken, son anda yer bulunamayanları getirmek üzere, işi /mesaisi biter bitmez yola çıktı. 
Her zaman olduğu gibi annemin endişeli "yavrum bu saatte gidecek, karanlığa kalacak, yarın sabah gitse" itirazlarını da göğüslemek gerekti. Annemin endişelerini ben de biliyorum, hissediyorum, düşünüyorum. Diğer yandan doğru olanın, bu endişeleri bastırmak ve kızımın benim bir adım önüme geçmesi için ona alan açmak, onu destelemek olduğunu da biliyorum. Şükür, bizim evin şöför Nebahat'i Ankara'ya rahatça gitti, yerine ulaştı.

*** Çocukluğumda bir yaz mevsiminde olsaydık keşke. Tek derdimin sedire uzanıp "İki Sene Okul Tatili", "Küçük Kadınlar" vb. kitapları okumak, akşamüstü sokağa çıkıp saklambaç, yakantop  oynamak  olduğu zamanlardan bir yaz mevsiminde olmayı isterdim.  Pandemisiz, doğal felaketsiz, küresel ısınmasız bir yaz mevsimini yaşasaydık yine. Keşke...



Dip Not:
Kısmet ağaçları çiçeklenmeye başlamış.
Bir ay sonrasında o beyaz çiçeklerin yerini morlu fuşyalı küçük meyveler alacak.


10 yorum:

  1. Allah kavuştursun.
    Ne çok hırpalandık şu doğal felaketlerden...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Jo'cuğum. Bu ara, bizim evin trafiği pek akıcı. :)
      Felaket konusuna gelince, offf! :(

      Sil
  2. Sevgili Okul Arkadaşım, Allah kavuştursun, annenizin zaman ötelemesi sanki biraz daha birlikte zaman geçirseydik arzusu, bir çoğumuzda vardır sanki bu, başka bahanelerin arkasına saklansak da:) Aynı dönem çocukları aynı kitaplarla büyüdüler sanki, fakat bence ne de güzel büyüdüler, bir de Küçük Erkekler'i vardır yazarın, nedense o kitap pek anılmaz, tarihe not olsun:) Ve fakat şarkı seçimi, ne desem ki:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok biraz daha birlikte vakit geçirme arzusu değil, zaten kısa bir seyahat bu, cee deyip eşya alıp gelmece konulu. :)
      Pek tabii ki, Sevgili Okul Arkadaşımın iyi dilekleri ve de annemin endişe katsayısı yüksek itirazını pozitif açılı yorumlaması için teşekkürler. ;)

      Küçük Erkekler uyarınızı tarihe not ettim, onu ayrıca anmama nedenim daha çok iki kitabı birmiş gibi düşünmekten olsa gerek. :)

      Şarkıyı pek çok sanatçıdan çeşitli defalar dinledim, bence 1 numara her daim Ella Ella! :)

      Sil
  3. Kızıma Enid Blyton kitapları almak için çok arandım, hiç kalmamış! Sanırım öyle eskimiş ki geçerliğini yitirmiş bu nesil için… Çok üzüldüm muhgeşem kitaplardı.. Yaramaz Kızlar, Afacan beşli.. Ah o yazlar….
    Çocuklarıma kendi çocukluğuma yakın bir çocukluk sunmayı başardım, ekransız, açık havada, fazla kural ve endişe olmayan :) Bakalım ergenlikte ne yapacağım :/ çünkü çevre çok değişti artık…Neyse ona zaman var daha :))) Tavuk - yumurta - popo…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa! Evet, o seri de vardı. Ama onlar bizim biraz daha büyümüş halimize denk geldi. Sevgili Okul Arkadaşım ve benim neslim daha çok Pal Sokağı'nın Çocukları, Çocuk Kalbi, Demiryolu Çocukları, Kemalettin Tuğcu okuduk. :)

      Evet evet, çocukluk similasyonları bir şekilde kotarılıyor da, asıl ergenlik zurnanın zırt dediği yer oluyor, nesil farkları o önemde iyice belirginleşiyor.
      Artık, ne gelirse o yaşanacak. :)

      Sil
    2. İnşallah o günleri görwbilir yaşayabilirim :) Kendime bu sözümü hatırlatayım ya havle çekerken :))
      Bu arada iki numaraya atfen. Böyle düşünüyor herkes yani insanların canları yanarken benim yaşadıklarım ufak günlük sorun ve meşgalelerim hatta hayatım ne anlamsıza kadar gidebiliyor bu ruh hali ama ne olur bunu yapmayalım… Biz dibe çektikçe daha da dibe iniyor her şey sanki.. Bu nedenle bu bloğu, şule’nin bloğunu çok seviyorum, günlük küçük şeyler içinde mutluluk buluyorum bazen bu çok önemli.. Rutindeki huzur ve mutluluk! Ben de bu ay yapmaya çalışıyorum yani gün be gün o günden bana kalan tortuyu yazmaya ama biraz hüzünlü başladım :))) Kuyruksu Kedi’nin ziyareti sonrası sanki daha bi umut ve mut doluyum öyşe devam etmeye çalışacağım..

      Sil
    3. Hatırlatırım ben sana C.ciğim. :)
      Bir arkadaşımdan aldığım ve çok işe yarar bir tüyo vardı, "ergenle anlaşmazlığa düştüğünde, perdeyi seyredeceksin, tek çare bu" derdi. Ben uyguladım, sonuçtan memnunum. ;)

      Tam da yukarıda değindiğin çelişki nedeniyle ve o yaşamı anlamsız kılan şeylerden uzak kalabilmek amacıyla, umuttan uzaklaşmamak için yazmaya devam ediyorum. Zor oluyor, enerji bulmak, söyleyecek söz bulmak hayli güç. Yine de aklıma daha zor durumda olup yaşama sevincini sürdürmek için uğraşan başka insanlar geliyor ve devam ediyorum.
      İyilik de bulaşıcıdır hem, değil mi? :)

      Sil
  4. sanırım oğluşu büyütürken en zorlandığım konu bu oldu (sen gerçi biliyorsun bunu :P): annemin benim zaten endişelendiğim ama sustuğum noktalarda benimkini ikiye katlayan endişelerini gözüme sokmaya çalışması...gerçi belki annemi teskine derken kendimi de teskin etmeyi öğrendim diye de düşünürüm zaman zaman :P

    kitaplar beni benden aldı. daha dün "küçük kadınlar"ın ve tabii ki "jo" karakterinin benim hayatımdaki yerini konuşuyorduk oğluşla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak bu tespitin çok doğru, biz onlara "her şey normal, bu onların hakkı" mesajını verirken, öncelikle kendimizi tımardan geçiriyoruz ki, bu bizim için de iyi bir sonuç sağlıyor. Aksi halde sadece onların kopyası olurduk, bunu düşünmek bile, gelişmeye ve neslin ilerlemesine pek uygun değil. :)

      Evet Jo, hepimizin sevgilisi ve idolü Jo! :)

      Sil

Hoşgeldiniz!