17 Mart Çarşamba

Dün gece uyumadan önce balkona çıktım, yağmuru seyrettim. Bir yere yetişmek telaşındaymışcasına yağıyordu, deli deli değil, gök gürültüsüyle değil, güzeldi.

Bu sabah mızmızdı, biraz serpiştirdi, geçti.  Soğuk yerinde yine de.

* Annie Ernaux'un romanı "Seneler"e başladım. Ocak ayında almışım, başlamaya niyetlenmişim, tarih atmışım. Sonra garibim salondaki sehpanın üzerinde beklemeye başlamış.

İlk kırk sayfa aktı gitti, kolaycacık. Nasıl da anne babamın çocukluğuyla ilgili anlattıklarına benzer halleri, yılları anlatıyor. Oysa, olay Fransa'da geçiyor. 

Acaba, dünya taa o zamandan mı globalleşmiş ve biz de onun bir parçası olmuşuz bile?

** Kaç zamandır aklımda, sümbül soğanı alıp saksıda sümbül yetiştireyim istiyorum, bir denk düşmedi. Çiçekçimiz üç haftadır pazara gelmedi, çevredeki çiçekçilerde hep antin kuntin bitkiler var, sıradan olanlar satılmıyor mu, nedir?

Bugün öğleden sonra mahalle periferisindeki yürüyüşten dönerken, minibüs caddesinden bize dönen köşedeki çiçekçide görüverdim. Hemen bir tane aldım, evde saksısını büyüttüm, siklamenin yanına yerleştirdim.

*** Akşam yemeği için, havanın verdiği ilhamla olsa gerek, ayıptır söylemesi kuru fasulye pilav pişirdim.

Bir haftadır, ekmek, pilav, makarna, tatlı -gerçi bir iki kaçak oldu haliyle- yememeye çalışıyorum. Bakalım bu akşamki nefis mücadelesi nasıl geçecek?

Dip Not:

Tanıştırayım efendim, önde mor sümbül, arkasında sıklamen, gerideki saksıda çilek (bir tanecik çiçek açmış!)  yanında arpacık soğandan gövermiş yeşil soğan.