Hava birbirine benzer koşullarda sürünce, hayat da ona uyum sağlıyor ve günler de birbirine benziyor. Buyurun size en uyduruk tarafından bir teori, aksini ispatlayın isterseniz.
Yuvarlanıp duran gündem çamaşır makinesi santrifüjü cinsinden olunca, kafaları sakin ve sabit tutmak hayli güç oluyor.
Bu sırada oturup Fatih Ataylı'nın Dr. Osman Müftüoğlu ile sohbetini izlemek başka bir stres kaynağı olabilir mi? Doğru besleniyor muyum, yerinde sağlık adımları atıyor muyum?
Dünya bu haldeyken değer mi acaba bunun için de sıkılmaya?
Neyse, şimdi önümdeki konu şu, biten kitabımın yerine hangi kitaba başlayayım?
Sally Rooney'in "İntermezzo"suna mı, Han Kang'ın "Veda Etmiyorum"una mı?
Bugün yine öğlen saatlerinde yağmurun durmasını fırsat bildim, yürüyüşe çıktım.
Bu defa sahile inmedim, mahallede turladım.
Fotoğraf dünkü Bostancı sahiline bakış anından.
Bugün ben de yürüdüm, yağmur durmuştu. Okumadım ama İntermezzo'yu alırdım yerinde olsam. Sen hangisine başladın?
YanıtlaSilBenim eğilimim de o yöndeydi aslında, ama olaylar gelişti ve... :))
SilGri ve puslu anladığım kadarıyla.. Beton kentlerde daha da çekilmez bir dönem, en azından sizin renkten renge giren deniziniz var :)
YanıtlaSilBen de Intermezzo dedim, acaba senin tercihin hangisi oldu ben de merak ettim.
Çok gri, çok puslu, her şey havada asılı kalmış gibi...
SilYukarıda yazdığım gibi, o niyetle gittim kitaplığa ve fakat ikisi de olmadı. :))
hemfikirim. ben de bu ara önüme düştükçe izliyorum ama bu tür "sağlıklı beslenmeliyiz" videoları beni çok geriyor fark ettiğim...
YanıtlaSilAslında hep birlikte bir deneyin içindeyiz sanki, bir gün daha doğrusuna ulaşılana dek.
Sil