Birkaç gündür apartmanımızın sıcak suyu, kaloriferi bozuluyor, kanalizasyon tıkanıyor, sokakta garaj çıkışına denk düşen çukuru belediye bir türlü tamir edemedi filan derken, epeydir sessiz olan grupta yazışmalar olmaya başladı. Ne güzeldi, her kafadan bir ses çıkmadan geçiyordu günler.
Öğlende pilatese gider dönerken yine Kaşaneler Sokağından geçtim. Son günlerde yağmur nedeniyle ara verilmiş inşaat faaliyetlerine yeniden başlanmıştı.
Yürürken kardeşimle konuşuyordum, o ara tam tren geçidine yaklaşmıştım, önce bir Marmaray treni sonra bir Hızlı tren geçti, yetmezmiş gibi bir de beton mikseri! Artık ben ne konuştum o ne anladı, meçhul...
Bir İngiliz polisiye dizisine başladım; Black Doves.
Geçende canım Fü hanım söz etmişti, başroldeki kadın oyuncuyu sevmem ama, dizi güzel demişti. Esasen kendisi İngiliz dizisi ve polisiye sever, ben de biraz Londra görürüm hevesiyle başladım, ilk bölümü izledim.
Anladım ki Londra artık benim bildiğim şehir değil, silüeti koca koca gökdelenlerle dolmuş.
Bakalım artık, dizi bitince yazarım polisiye izlemeyi sevdim mi, başrol iyi mi?
Telefonumdaki fotoğraf uygulaması tatlı lezzetler diye başlık atmış, bugün önüme bazı tatlı fotoğrafları çıkardı.
Önce emin olamadım, bunları ben mi yedim ve çektim, öyleymiş.
Mesela yukarıdaki Monte Bianco, kestane püresi üstünde tatlı krema ile servis ediyor, geçen ay kızımla Baylan'a gittiğimiz günden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz!