Bu sabah bir toplantı için karşı kıyıya geçtim, metro, metrobüs, metro yoluyla. Dönüşte bize yakın oturan bir tanış "arabayla geldik, sizi de bırakalım" dedi. Doğrusu sohbet ederek keyifle geçtik karşıya ve fakat süre sabahki toplu taşıma akışından daha hızlı olamadı, zira şehrimizin vaz geçilmez şeysi "akıcı olmayan yoğun trafik" yine başroldeydi.
Yarın kar gelecekmiş diyollaa, belki şehrin sınırına kadar dayanır da kent burçlarına bayrak dikecek kadar yağar mı şüpheliyim.
Johann Hari'nin Kaybolan Bağlar kitabının "Bu Şehri Biz Kurduk" başlıklı 15. bölümünde Berlin'de 2011-2012 yıllarında yaşanan ve temeli şehirde kiraların aşırı yükselmesine dayanan bir dizi olaydan ve protestodan söz ediliyor.
Berlin Kreuzberg'deki Kottbusser Tor (kısaca Kotti) mahallesindeki direniş, birbirine selam bile vermeyen insanların, mahallelinin birbirini bu eylem yoluyla tanımaları ve birlikte oluşturdukları güç sayesinde istedikleri yönde sonuçlar almaları anlatılıyor.
Konuyu merak edip biraz aradım, okudum. Burada genel bazı notlar var, merak ederseniz.
Öğleden sonra marketten eve dönerken sokağın köşesindeki isim tabelasına bir karga tünemişti, elimdeki paketleri bırakıp fotoğraf çekemedim.
Dala tünemiş karga iki hafta öncesinden adadan...
cumartesi biz de beykoz cam müzesine gittik ve sahilden eve döndük. eve döndüğümde trafik yorgunluğundan bitik haldeydim inan. istanbulun trafiği gittikçe daha çekilmez olmakta
YanıtlaSilNe yapmalı bilemiyorum? Trafiğe girmeden toplu taşımayla nereye gidilebilirse oraya gitmeli, fazlası yorucu oluyor. :(
Sil