Ocak ayındaydık, pandemi korkusuna uzun süre gidemediğimiz sinema salonlarına sonunda gitmiş ve film seyretmiştim. Aldığım cesaretle bir de konser dinlemeli dedim, üstüne şu yeni AKM'yi de görsem fena mı olur düşüncesiyle bir bilet aldım.
Gideceğim ilk konseri heyecanla beklerken 6 Şubat'ta büyük felaket yaşandı ve hayat durdu; haliyle konserler dahil olmak üzere tüm etkinlikler iptal edildi.
Kırk sene öncesinde İDSO'nun konserleri cumartesi sabahı AKM'de saat 11'de olurdu, biz her hafta kardeşimle o konserlere giderdik. Zaman içinde bizim düzenli izleyiciliğimizden etkilenen ve bize eklenen bir arkadaş grubumuz oldu, cumartesi günlerimiz konserle başlayan keyifli arkadaş buluşmalarına dönüştü.
Bizim grubun büyümesi gibi, pek çok insanın konserlere büyük ilgi göstermesi sonucu, konser programı canlandı ve cumartesi sabahlarına her hafta cuma akşamını da eklediler.
Gel zaman git zaman AKM yıkıldı, İDSO salonsuz kaldı, şehrin kah orasında kah burasında düzenli olmaya çalışan konserler yapıldı, o canlı konser dinleyicisi nesli dağıldı gitti ve geldik bu günlere.
Dün akşamki İDSO konserine yıllar öncesindeki gibi kardeşimle başbaşa gittik. Tesadüfen dün İstanbul Film Festivali'nin bu seneki ilk günüydü, Atlas sinemasının önü yine gençlerle dolu, cıvıl cıvıldı; kardeşimle yanlarından geçerken eski festival günlerini yıllarını andık.
Konserin verildiği salon, eski AKM'deki küçük konser salonu formundaydı, koltuklar rahat ve sahneyi görüş engelsizdi, akustik mükemmeldi.
Konser programında Schubert'in bir uvertürü, Max Bruch'un sol minör keman konçertosu ve P. İ. Çaykovski'nin 4. senfonisi vardı. Zevkli bir programdı, genç ve dinamik bir şef Thomas Rösner yönetimindeki İDSO ile genç ve yetenekli bir solist Özgecan Günöz eserleri başarıyla çaldılar ve uzun süren alkışlarla sahneden ayrıldılar.
Max Bruch'un keman konçertosunun icrası sonrasında,
Solist, şef, orkestra selamda,
Dün geceki konseri TRT kaydediyordu, pazar günü TRT 2'de 13:45'de Pazar Konseri programında yayınlanacakmış.
40 sene değil ama 25 sene önce de bendeniz, maalesef tek başıma AKM’deki cumartesi konserlerinin duayeniydim :) Beyaz saçlı büyük bir güruh ve 20 yaşında bir bendeniz…..
YanıtlaSilTek tük araya serpiştirilmiş yaşıtlarımla hiç kaynaşmak kısmet olmadı. AKM hikayesi zaten içime dertti yıllardır, bu güzel yazıyla umut ve özlemle doldum. Tam şu an, Cumartesi 25 sene öncesine gittim..
Ahaa! Demek seninle salon kardeşliğimiz varmış C.'ciğim. :))
YanıtlaSilKardeşim dün meydana çıkınca dedi ki, "neyse, cami korktuğum kadar değilmiş, dengeli yapmışlar, fena durmuyor" Belki sana bu da cesaret verir. Zaten AKM, neredeyse aynı görüntüde, şimdiki hali eskisinden çok daha işlevsel, sergi salonları vs ile. Umarım programlar da eskisi gibi sürekli ve canlı olur, yeniden. :)
ne iyi yapmışsınız konsere gitmekle, benim de gidesim var bu sıra bir konsere/tiyatroya...
YanıtlaSilGidesin varsa, en yakın zamanda gidersin diye kehanette bulunayım, hemen. :)
Sil