Dün akşam NOTOS'un evde bulduğum bir sayısında bir öykü okurken hüngür hüngür ağlamaya başlayınca, bu böyle olmayacak dedim.
Sabah olup işleri hale yola sokunca, iki gün önce konuştuğum ve en yakın zamanda görüşelim diyerek sözleştiğimiz P.ciğime mesaj attım. Öğleden sonra çıkalım, açık havada yürüyelim kararı aldık.
Trenle Feneryolu'na gittim, buluştuk, Fenerbahçe Parkı'na doğru yürümeye başladık. Uzun zamandır parka gitmemiştim tam zamanıymış, bir çeşit paralel evrene geçmiş olduk.
İnsanın arkadaşının yanında durup, birlikte denize ve ufka bakakalmasından daha başka ne tür bir iyilik hali olabilir ki?
Bugün aklımda gezinip duran Yunus Emre'nin sözüydü, "mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan".
Fenerbahçe Parkı'nın arka tarafında, eskiden park için çeşitli çiçeklerin yetiştirildiği seranın yerinde bir süredir gönüllülerin bakıp büyüttüğü bir bostan var.
Denize yeteri kadar baktıktan sonra biraz da bostanı seyrettik, uğraşıp yetiştirenlerin ellerine emeklerine sağlık.
bir süre böyle durup durup ağlayarak geçecek ömrümüz sanırım ekmekçim...ne iyi yapmışsın fenerbahçe'ye giderek. senin erguvan çiçeklenmeye başladığında birlikte de gidelim baharda
YanıtlaSilGidelim gidelim Şulem, ne iyi olur. :)
YanıtlaSilParkta henüz ağaçlarda canlanma yoktu, yerdeki bitkiler canlanmaya başlamıştı.