19 Haziran Pazar

 Rüzgar düne göre daha az esti, ama yine esti, sabah bulutlar daha çoktu, öğlenden sonra güneş boldu.

* Sabah kahvaltısı benim için bir sürprizle başladı, annemin ilaçlarından bir tanesinin kutusunun boş olduğunu, yedeğinin alınmasının unutulmuş olduğunu fark ettim. Hadi çıkıp nöbetçi eczane buldum diyelim, reçeteyle alınan ilaç olduğu için doktor tarafından yazılması gerekiyor. Aklıma geldi, kardeşimde daha önce alınmış bir kutu vardı, ona ulaşınca mesele hallolabilir. Kahvaltı sonrası metro metrobüs yolculuğu yapıp, kardeşimde bir kahve molası verip, ilacı alıp metrobüs metro yoluyla eve döndüm. 

Kısa günün kârı, istasyonlar duraklar arası seyirtirken yürüyüşümü de yapmış oldum. 

** Gece geç uyuyup erken uyanınca, sabah dinletim biraz magazin ağırlıklı oldu. Armağan Çağlayan'ın Emre Altuğ'la yaptığı söyleşiyi -izledim diyemeyeceğim- dinledim.  

Egzersiz yaparken Yıldırım Gürses şarkıları albümünü dinledim,  üstüne bir de en hit üç şarkısını ve de Aşk-ı Kıyamet'i bir kaç kez daha dinleyerek nostalji ve pop müzik üzerine combo yaptım. 

Sanatçımızın sesinin özel bir rengi olduğunu düşünmüyorum, şu var ki aradan geçen onca seneye rağmen hâlâ son derece genç tınılı olması hoşuma gitti, itiraf ediyorum.

*** Öğleden sonra nicedir yapmadığım dizi izleme işine girdim. Son günlerde çok sözü edilen "Kuş Uçuşu"na başladım ve yarıladım. Akıcı, tempolu, oyuncuları başarılı, sonuçta standart üstü gibi duruyor. Keşke diyorum,  Benim her gece TV başına geçip anneme eşlik ederken izlediğim TV dizisi olarak üretilen benzer işler de biraz daha tempolu olsa ve buradaki 35-40 dakikanın dört katı sürede ve haftalarca lastik gibi uzatmadan muratlarını anlatsalar. neyse işte, olmayacak duaya amin demek benimkisi.

Dip Not:

Bugün ilk kez tanıştığım bir Brezilyalıyla tanıştırayım sizi,

Mandevilla Sanderi / Brezilya Yasemini,

Bol kırmızı çiçekli, sarılıcı bir bitki imiş  🧿