Burası esnaf lokantası usulü günün yemeklerini tezgahta sergileyen, nefis sebze yemekleri, tencere yemekleri yapan bir lokanta.
Servise öğlen başladıkları için akşam saatlerinde tezgahta ne varsa o. Kalan yemeklere baktım, kadınbudu köfte ve enginar dolmasını gözüme kestirdim, sonuçta seçimimden her zaman olduğu gibi memnun kaldım.
** Gelgelelim, hem yemek yeme zamanı hem de gelmişken Dadaşlar Fırınından portakallı kurabiye alma hevesi nedeniyle, güneşin altın bir top halinde denizde eridiği son beş dakikayı kaçırdım. Dönüş yolunda güneş denizde eriyip kızıllığı kalmışken yakaladım gün batımını.
Bu sahilin ennn sevdiğim tarafı bu akşam saatleri ve renkleri. Bir de sanki sadece o saatlerde denizde beliriveren, sanki gündüz güneşin parlak ışıkları altında görünmez olan irili ufaklı adalar.
*** Dün gece Unamuno'nun Tete Teyze romanına başlamıştım, pek sarmadı, uykum geldi, bıraktım.
Sabah denize giderken - bu niyet soğuk rüzgar ve ayağımı sokunca donduran deniz nedeniyle havuz kenarında güneşlenmeye dönüştü- başka bir kitap seçtim; Gogol'den Üç Öykü.
Gogol'ün Burun, Fayton, Palto öykülerinin yer aldığı kitabı, daha önce okumuş olmama rağmen, ilk kez okuyormuş merak ve heyecanıyla, gün içinde bitirdim.
Dip Not:
Turgut Reis'e yürüyüşte sahil yolu,
Okaliptüs ağaçları kocaman, büklüm büklüm,
dün ablamla yürürken ona dedim ki "ağaçların gövdeleri bana çok çekici geliyor. Fotoğrafçı olup sadece farklı ağaçların gövdelerini çekmek ve böylece bir sergi açmak isterdim". senin okaliptüsleri görünce yine pişti yaptığımızı anladım :)
YanıtlaSilkeyfin bol olsun şekerparem
Bloggerın azizliği yüzünden kendi bloguma cevap da yorum da yazamadım, o nedenle böyle rötarlı gidiyorum. :)
SilBen sahilden denize bakış sergisi, sen ağaç gövdeleri sergisi; güzel işte, beraber açarız. :)