Bir bahar akşamı rastladım sizeeee, şarkısı gibi bir gündü; ılık, ışıklı bir bahar günü.
* Sabah epeyce erken uyandım, annemde gece yatısına kalışım devam ediyor halen, o nedenle uyanmasın aman dedim ve odada ışık yakmadım salona geçip epeydir ara verdiğim kitabımı okumaya devam ettim.
Bir süre sonra eve inip egzersizimi yaptım, yukarı çıkıp kahvaltı hazırladım.
O aralardan birinde twitterda ilginç bir bilgiseli okudum, Türk Evi tanımlaması altında eski evlerdeki sofalar ve hayatlar hakkındaydı bu notlar. Eski filmlerden ve dizilerden sahnelerle zenginleştirilmişti.
** Sonra biraz alışveriş yaptım, evin ve annemin eksikleri için. Sonra oturup yakında gelecek yolu gözlenen bir özlenen için sigara böreği sardım, buzluğa kaldırdım.
O esnada You-Tube'da Armağan Çağlayan'ın yaptığı röportajlardan izledim, Nur Sürer'le başlayıp, İzel'le devam edip, Gülben Ergen'le magazinin dibine vurdum ve çok eğlendim.
*** Annemin banyosuna yardım ettikten sonra akşamüstü yeniden kitabımı elime aldım. Artık öncesinde yediğim muz ve yoğurt yüzünden mi günlerin yorgunluğundan mı her ne hal ise, bir süre sonra kitap elimden kaymış ve koltukta yarım saatten fazla uyumuş kalmışım. Oh, pek iyi geldi!
Eskiden haftanın beş günü, çalıştığım masadan arada sırada başımı kaldırıp baktığım manzaranın, binbir anının en sevdiklerimden biri,
Çok özlenenlerden...
Benim evi ortasındaki kocaman alan da sofa olarak mı tasarlanmış acaba? ne dersin? :)
YanıtlaSilmanzara şahane gerçekten. özlememek elde değil
Haklısın, sobalı ev değil ama o eski usule yakın bir planlaması var. Yazın serin, kışın sıcak ve merkezi sofalı evler, ne güzeller değil mi? :)
SilOff hem de ne şahanedir. :)