Lodosun arkası yine gözyaşlarıyla geldi, dün akşamdan beridir yağmur hiç durmamacasına, sicim gibi yağıyor.
* Dün gece vakitlice uyuyunca sabah erken uyandım ve Nilay Örnek'in Ayfer Tunç'la konuştuğu Nasıl Olunur'u dinledim.
İtiraf ediyorum, şimdiye dek Ayfer Tunç'un yazdığı öykü ve romanları okumadım. Şimdiden sonraki ilk hedefim, bir iki kitabını okumak. Doğrusu, konuşmadaki fikrini düzgün ifadesinden, yazarlığı tanımlamasından etkilendim, merakım uyandı. Nasıl oluşmuşsa, "çok satıyor, yazdıkları fazla önemli değil" önyargısıyla hareket etmiş olduğumu düşünüyorum. Ancak önyargıyı bir kenara bırakıp, okumak daha doğrusu olacak. Henüz nereden başlayacağımı, ne okuyacağımı bilemiyorum. Muhtemelen önce öykülerinden okuyacağım.
** Nilay Örnek demişken, bugünkü Her Umut Ortak Arar sayfasında gördüğüm Erenköy'deki köşklere ve hikayelerine bayıldım.
Bugünkü hikayeyi bir konuk yazar Gökçe Günaydın kaleme almış, Erenköy'deki Gezeryan Köşkleri'ni anlatan yazıyı okumak isterseniz burada.
İnternet üzerinden bilgilenmek demişken, blog komşularımdan Klio'nun Şarkısı'nı yazan sevgili Sezer'in bir senedir devam eden "Bir Ressam Bir resim" başlıklı şahane yazı serisini ve bugünkü yazıdaki testini anmadan geçemeyeceğim. Resim sanatına ilgi duyuyorsanız, bu seriyi kaçırmayın derim.
*** Gelelim yağmurlu havanın kaçınılmaz çağrışımı olan sinemaya ve malum nedenle sinemaya gidemediğim için evde seyrettiğim, kaç zamandır seyretmek için aklımda olan filme: Olivia Collman'ın başrolde döktürdüğü, diğer tüm oyuncuların da ondan geri kalmadığı The Lost Daughter / Karanlık Kız filmine.
Elena Ferrante'nin Napoli Romanları serisinden önce yazdığı (ve bence orada da bazı esintilerini gördüğümüz) romanından, ilk filmini çeken yönetmen Maggie Gyllenhaal ile birlikte senaryosunu da yazdıkları, bir film bu.
Üzerinde konuşmaktan genellikle kaçındığımız annelik, evlilik, çocuğu olmak, mesleğini sürdürmek, dışarıda süren hayat, çocuklarına kendini adamakla bağlantılı konularda, düşünülecek, tartışılacak fikirleri var.
Buradaki film eleştirisi fikir verebilir, siz iyisi mi kendiniz seyredip karar verin.
Ayva baharları açmaya başladılar,
Fotoğrafı geçen haftanın güneşli gününde çekmiştim,
Bugünü atlatalım, arkadaki tomurcuklar da patlayacak, vaktidir.
Resim öncesi bir dolu linkle şenlendi, o nedenle günün şarkısını buraya aldım. Filmin son jeneriği akarken çalan şarkı, Monika söylüyor Stala.
Bence romanlarıyla başla ya da öykü boyutundaki "Suzan Defter" ile, çok ilginç de bir tarzı vardır. seveceğine eminim.
YanıtlaSilSonra da "Aşıklar Delidir", kendi de en çok onu seviyormuş. Ben "Bir Deliler Evinin..."e de bayılırım, çok kahramanlı, hepbi bir şekilde birbiriyle ilintili, çok keyifli bir romandır. Eğer devam edecek olursan da "Kapak Kızı", "Yeşil Peri Gecesi" ve "Osman" sırasını izle. ay hepsini yazdım neredeyse, çok severim çünkü, ilk kitabı yayınlandığından beri deli gibi takipçisiyim. "Dünya Ağrısı" da nefistir...
Bugün burası da lodoslu ve yağmurlu idi, baş ağrım bir türlü geçmedi.
Sağol Leylakcığım, Ayfer Tunç'u bu rehberi gözeterek okuyacağım. :)
SilLodos ardından poyraz, ardından karayel derken rüzgar bağımlısı gibi olduk. :)
Ben de bugün Gezeryan Köşklerini okuyup çok etkilendim. bizim eve yakın bir köşk vardır, bir ara oto yıkama olarak da kullanılan, ona benzettim ama harita beni doğrulamıyor. demek ki bu şuursuzluk birden çok köşk için yapılmış...ne acı
YanıtlaSileskiden beri yürürken bizim buralarda çalıkuşu romanı gelir aklıma. Feride'nin erenköy'deki teyzesinin konağı, ordan kaçışı falan...hâlâ küçük ipuçları veriyor bize bazı köşkler o yıllara ait işte...
Ya evet, ben de Göztepe civarında böyle bir oto yıkama şeysi gördüm gibi hatırlıyorum. Bu eski yapıların alanları geniş olunca, bahçeler kim bilir kim tarafından kullanılıyor sanki. :(
SilYıllar önce bir anı roman okumuştum, oradaki genç kız büyüdüğü semt olan Erenköy'ü anlatıyordu, nasıl hayranlık duyarak okumuştum o anlatılan manzaraları, halen aklımda.
Keşke hiç değilse birazı kalsaymış...
Ayfer Tunç okumadımı okur okumaz heyecanlandım ve onunla tanışma kitabım geldi aklıma çünkü bayılmıştım, size onu önerecektim Sevgili Okul Arkadaşım ama aşağı doğru inerken Sevgili Leylak Dalı'nın yorumunda da gördüğüm Bir Deliler Evinin Yalan yanlış Tarihi'ydi o. Suzan Defter konusunda da aynı fikirdeyim, ilginç bir kurgu.
YanıtlaSilSevgili Okul Arkadaşım,
SilLeylak Dalı gibi derya deniz bir bibliyoman arkadaşımız olduğu için kesinlikle şanslıyız. :)
Birbirinizi doğrulayan izlerinizden yolumu bulacağım, teşekkürler. :)
Teşekkür ederim iltifatınız için. :)
YanıtlaSilBir seneyi geçti bu bloga başlayalı, bakalım nereye kadar gidecek, neye evrilecek, ben de merak ediyorum doğrusu.
Her yazdığımın beğenilmesi, sevilmesi hiç şüphesiz mümkün değil. Kaldı ki, yazdıklarımın bir kısmı benim için de yeni olan bilgiler. Onları paylaşmaktan keyif aldığım için oradalar. :)
Mesela, o şarkı filmden önce vardı ve filmden bağımsız olarak güzel. (Sözlerinin tercümesine baktım. ) ;)