Parçalı bulutlu, ılık bir günü geride bıraktık. İki güne yağmur gelecek gibi duruyor.
* Kaç gündür lodos, deniz kenarı, martılar derken dün bir haber videosu çıktı önüme; martılar hakkında. Ve fakat, Ankara'daki martılar hakkında!
Hemen bizim eski Ankaralıya ve abisine gönderdim, biraz inanmadılar, biraz gülüştük. Önce ben de Ankara ve martı kavramlarının bir araya gelmesine pek inanamamıştım, sonra videoyu izleyince gerçek olduğunu anladım.
** Downton Abbey'in birinci sezonunda ilk iki bölümünü biraz burun kıvırarak izledim, ne yalan söyleyeyim; "bu muymuş o çok övülen dizi?" gibisine.
Sonra işler gelişip heyecan ve merak katsayısı artmaya başlayınca dün akşam ilk sezonu bitirip yattım. Bugün ikinci sezona başladım. Birinci Dünya Savaşı'nın zor günlerindeyiz, her şeyin değiştiği, değişmeye devam edeceği dönemin tam başında ve hatta içinde.
*** Bu akşamın melodisi çok bildiğimiz sevdiğimiz bir klasik parça. Bugün doğum günü olanlara armağan edeyim, içimden geldi.
İbrahim Maalouf yorumlamış bu defa ve nefis rüya gibi bir klip çekmişler.
2021 yılı masa ajandasını oğlum hediye etmişti,
Sayfaların arasında Chagall resimleri vardı,
Seneye onun bir resmiyle veda etmek hoş olacak,
Yukarıdaki resmin adı Over the Town, 1918 tarihli,
Buraya tıklarsanız daha fazla Marc Chagall resmi görebileceksiniz.
"nasıl yani" dedim ben de martı ve ankara'yı birlikte görünce :P ay yazık dedim videoyu izlerken de...
YanıtlaSildowntown abbeyle ilgili ben de 2-3 bölüm izledim henüz ve aynı moddayım tahmin edersin ki...hımmm devam edeyim o zaman :)
bugün doğumgünü olanlar şanslı, harika bir hediyeleri oldu :) hayran hayran izledim netekim :)
Devam et bence, neredeyse başından kalmayacağım DTA'in. Abartmamaya çalışıyorum, çünkü sardırdığım bir dizi bitince eksiklik hissediyorum. :))
SilVideo çok hoş olmuş, keyifle izleniyor. :)
Sana daha beterini söyleyeyim: Münih’teki martılar!!!!! Yani denizle aramızda Alpler var, kuzey denizi desen koca bir Almanya var.. Nerden nasıl geldiler bilmiyorum ama yağmacı doğaları gereği sevmem martıyı..
YanıtlaSilGeçen gün Anne with an E’yi izleyelim dedik, senden duymuştum, eşim 5dk dayanabildi ve “Seni film yapmışlar, 1900’lerin başındaki halini izliyoruz” dedi :))))) Allahımmmm çok fena. Özellikle koşarak uzaklaşma ve her tür duyguyu alıp extreme taşıma (öhöm ve çillerle saçı saymayalım haydi) hakikaten ben :))))) Güzel diziymiş teşekkürler!
Aslında şöyle, martılar biraz geniş bir su bulunca zuhur ediyorlar. Mesela Van gölünün de martıları vardı. Gerçi orası gölden daha çok iç deniz ölçüsünde ya, yine çoook içeride. :)
SilŞu sıra, Anne with an E'nin kitabını okuyor Leylakcığımız, hem de cilt cilt. :)
Eşinin yorumu çok tatlı, bayıldım. Bir de ben o dönemi seviyorum, seni yakından tanısam da izlerdim. :))
Her yerin Martısı oraya özel bir de. Anneme gittiğimde İstanbul Martı’sı adalar’ı geçip Körfeze girdiğinde bitiyor gibi. Mudanya’da mesela hep minik tombul martılar var. İstanbul’da da onları hiç görmüyorum.
YanıtlaSilBir kuşsever olarak (!) martılarla ilgili bu kadar ayrıntılı gözlem yapmış olman beni hiç şaşırtmadı Elektram. :))
SilBizse martı işgali altındayız Sevgili Okul Arkadaşım, yer gök martı desem yeridir; beş yıldızlı menülerle karınlarını doyuyorlar sahil boyu. Bu resmi derste görmüştük biz, hemen tanıdım:)
YanıtlaSilResmi derste görmüştük evet, bir de ben istanbul'da bir Chagall sergisi izlemiştim ki, unutulmazlardandır. :)
SilMartılar ilginç kuşlar, Can Yücel bir şiirinde "Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin..." der. Çok sevdiğim br dizedir, Sevgili Okul Arkadaşım. :)