Bugün güzel şeylere "neren ağrıyorsa canın oradadır" sözünü anarak, şikayetle başlayacağım. Affola!
İki gündür sağ omuz üst trapezim canıma okuyor. Gevşetmek için neler neler yapmadım... Egzersiz, gevşetme esnetme hareketleri, ilaç sürme, sıcak duş, kas gevşetici... Biraz geçiyor, sonra yine ben buradayım diyor.
* Bugün sabahla öğlen arası bir saatte film seyrettim. Sanki uzun süredir beklediğim film başlamış, hemen o gün sinemaya ilk seansa gitmişim, bir de antrakta kahve ısmarlamışım hissiyle filmi seyrettim. Bana bu unuttuğum duyguları yaşatan muhteşem film "The Father".
Ne yazık ki, sinemada değil, evde bilgisayarımdan izledim filmi. O küçük ekrana rağmen, benden yana öyle etkileyici bir duygu dünyası geçti ki!
Yönetmen Florian Zeller önce bir tiyatro oyunu olarak yazdığı metinde mekanı kurgulamış olmalı, sonra oyunu film senaryosu haline getirirken mekan yine anlatılanın parçası bir kişilik halinde kullanılmış.
Film, demans yaşamaya başlayan bir baba ve kızını anlatıyor.
İnsanın kendi adını bile hatırlayamayacak hale gelmesi, kendisini "bütün yaprakları dökülmüş bir ağaç gibi hissetmesi" üzücü, yürek burkan, izlemesi insanı zorlayan bir konu.
Ancak, yönetmenin senaryodan başlayan kurguyla devam eden becerisi ve olağanüstü performans sergileyen oyuncular, özellikle baba - kız rolünde Anthony Hopkins - Olivia Colman sayesinde, kapılıp gittim, filmi bir an gözlerimi ayırmadan izledim.
Daha fazla yazıp filmi anlatmış olmayı istemesem de, babanın hafızasını yitirmesini "kafasını yaslayacak hiçbir yerinin olmadığı" hissiyle anlattığı sahnenin etkisine değinmeden geçemeyeceğim.
Tema müziklerini Ludovico Einaudi yapmış, kullanılan klasik müzik parçalarının uyumu olağanüstü etkileyici.
Altı oyuncunun tümü başarılı, baş roller ise harika.
** Sinemaya ilk seansta gitmişsem, hele de bir bahar günüyse çıkışta uzunca bir yürüyüş yapardım.
Bugün, ev sinemasından çıkıp sokaklarda yürüdüm, filmi düşündüm. Biraz da filmin etkisinden sıyrılıp, kendime gelmeye çalıştım, doğrusu.
Aklıma sonradan gelip yazıyorum bunu; yürürken kardeşimin üniversiteden sevdiği bir arkadaşına denk geldim. Uzun zamandır ilk kez bir tanıdıkla yolda rastlaşıp, ayaküstü sohbet ettim. Nasıl güzeldi dünya eskiden!
*** Akşamüstü Veba Geceleri yolculuğuma devam ettim biraz.
Akşam yemeği vakti gelince ıspanak pişirdim.
Bu gün de böyle...
Dip Not:
Yine eski baharlardan bir anı
Sonbahardan beri görmediğim Fenerbahçe parkından
2017 yılındaki 29 Mart
Mesai bitmiş, gün içinde içmediğim için bir kahve yapmış, pencereyi açıp balkon korkuluğuna kahvemi koyup bir yandan yudumlarken hâlâ buralara göçmekte olan kuşları izliyor, bir yandan da gün içinde ikinci kez izlediğim Joan Baez belgeseli etkisiyle yıllar öncesine gidiyor, bir yazı düşünüyordum. Sonra televizyonun karşısına geçecek, kanepeye uzanacaktım ki bilgisayarın başına döndüm. Eski zamanlarda akşam fırından çıkan, satıcıların ikinci parti olarak sepetlerini doldurup sokaktan satışa yürüdükleri saatlerin tadı vardı havada. İşte tam o anda ne görsem beğenirsiniz, Sevgili Okul Arkadaşım:) Dumanı üzerinde bir yazı, simit kokulu. Henüz fırından çıkalı 25 saniye olmuştu gördüğümde. Bir zevkle okumuşum, sormayın. Filmi merak ettim, duygusunun bu anlatımla geçmemesi olanaksızdı. Bencilce yorum yazmaya kapılıp gittim sonra:) Çok geçmiş olsun, umarım tez zamanda geçer ağrınız.
YanıtlaSilDaha dünden Joan Baez belgeselini izlemeyi hedeflemiştim. Hatta, bulup başlattım bile. O ara, Leylakcığımın story'sinde The Father'ı izlediğini görünce, hemen sordum "nereden izledin?" Çünkü, taa onbeş gün öncesinden filmi aramış, ancak gösterime çıkmadığı için izleyememiştim.
SilBulup izlemeye başlayınca, Joan Baez mecburen yarına kaldı, o filmin üstüne başka bir şey izlemek caiz değildi.
Önce yorumunuz için teşekkür ederim, sonra Joan Baez yazınızı beklemekteyim derim, Sevgili Okul Arkadaşım. :)
Trapeze asılıp gevşetmek niyetindeyim, son çare!:))
Geçmiş olsun Ekmekçim, ağrımasın bir yerlerimiz llütfen ya, pandemi yetiyor zaten. Benim dizler yine coştu, iki gündür çok zorluyor. Bakalım haftaya ikinci seans prp sonrası ne olacak ama çok bezdim yemin ederim, enerjim dibe vurmak üzere. 1 aydır aşı dışında evden çıkmadım ve mümkün oldukça az hareket ettim evde de ama dizler başına buyruk, ne yapsan kar etmiyor.
YanıtlaSilFilme gelince, hala içimde sızısı desem :(
Sağol cancağızım. :)
SilBiz ne dersek diyelim, ağrı yaşlarımız başlamış. Ne yapalım, bizim de ruhumuz genç! :))
Sana da geçmiş olsun, bezmekte haklısın. Umarım bu defa daha iyi olur 2. prp sonucunda.
Film, hem yürekte sızı, hem büyük hayranlık. Nasıl gerçek, nasıl içten, nasıl güzel...
Beklediğime değmiş diyebiliyorum sadece. "the father"ı beklediğime değmiş...
YanıtlaSilGerçekten öyle, değdi beklediğimize! 24 saat oldu sahneler gözümün önünde hâlâ...
Silbende bu sıralar bel ağrısından mustaribim :(
YanıtlaSilGeçmiş olsun size de.
SilBu ara çoğunluk vücut ağrısından şikayet edenler çoğaldı. Genel stress nedeniyle olsa gerek.
Filmin üzerinden 1 günden fazla geçmesine rağmen o ağlaması, masumluğu, çocuksu neşesi gitmiyor aklımdan. İyi ki izlemişiz ♥
YanıtlaSilBence de! iyi ki izlemişiz. :)
Sil