Bugün geç kaldım güzel şeyleri yazmakta. Biraz mutfakta oyalandım, işim geç bitti, biraz da yazacak konu bulmanın zor olduğu bir gündeyiz hissi var, içimde.
* Mutfakta oyalanmama sebep, annemin buzlukta bulduğu közlenmiş patlıcanları elime tutuşturup lütenitsa yapmamı istemesi.
"Hazır pazardan alınmış kırmızı kapya biberleri de var, onları da közleyip ikisini birlikte pişir işte!" talimatını vermesi.
Yaptım, haliyle. El oyalıyor doğrusu.
** Gündüz, pazar işleri, eczane, gözlükçü vs derken zaman çabuk geçti.
Öğleden sonra kendime birazcık zaman ayırınca kitabımı okumaya devam ettim.
İsmi, (Veba Geceleri) yaşadığımız süreç nedeniyle sempatik gelmese de, herhangi bir gün mesela twittera beş dakika bakıp, sinir bozukluğuyla söylenip çıkmaktan daha ürkütücü değil, bence.
Roman hakkında yorum yapmak için henüz erken biliyorum, sadece bana çok sevdiğim "Benim Adım Kırmızı"yı anımsattığını, bu nedenle yakınlık duyduğumu söyleyebilirim.
*** Bugünün en eğlenceli bir kaç dakikasını şuradaki videoyu izler, dinlerken geçirdim, diyebilirim. Siz de dinleyin derim.
Dip Not:
Sümbülüm oldukça boylandı poslandı, süzüm süzüm süzülüyor.
video şahaneymiş :) lütenitsa ne ola ki diye baktım hemen, "oh olsa da yesek diye" döndüm sayfaya sonra :) en sevdiğim iki bir arada: kırmızı biber ve patlıcan. güzel olur elbet, olmaz mı hiç :) ellerine sağlık şekercim
YanıtlaSilLütenitsanın en lezzetli yapılabildiği zaman, Eylül ayı başında bence. Domates, patlıcan, biber hepsi en çok güneşi emmiş ve lezzetli halinde olunca, kışlık olarak hazırlayıp kavanozlamak şahane sonuç veriyor.
SilBizimki bu mevsimde yapılınca biraz çakma oldu, yine de fena olmadı. ;)
Video çok eğlenceli, kesinlikle. :)