25 Ekim 2025 Cumartesi

25 Ekim Cumartesi

Son iki günü birer cümle ile geçmiştim, zira yine bir hastane günlüğü tutmak istemedim.
Bu defa annemin sodyumu çok ciddi olarak düşmüş, tahlil sonuçlarını gören doktoru bu durumun neden olabileceği olumsuz etkileri gidermek için serum vermek dedi.  
Eh peki dedik, perşembe öğlene doğru hastaneye gittik, şöyle bir iki saat içinde çıkarız diye düşünmekteydik. Fena halde yanılıyormuşuz, o minnacık sodyum serumlarının her biri beşer saatte verilmeliymiş ve toplam üç tane serum verilecekmiş.

Böylece perşembe gecesi annem ve eşlikçisi olarak bendeniz hastanede kaldık. Dün, hastaneden çıkışımız öğleden sonrayı geçti.
Eve gelince bir nefes alıp, banyo yapıp kendimize gelmemiz ise akşamı buldu.
Dün akşam bir doğum gününe gitme sözü vermiştim. Yorgun ve uykusuz olmama ve de havayla ilgili olumsuz tahminlere rağmen gittim. İyi ki öyle yapmışım dost muhabbeti üstüne 90'ların şarkılarıyla biraz yorgunluk attım, üstelik yağmura yakalanmadım.

Akşam yakalanmadığım yağmurun gümbürtüyle yağışını gecenin bir vakti uykumun arasında duydum.
Bugün ise dün yapamadığım pazar alışverişinin yerine biraz market turuyla geçti. 
Son günlerin haberleri özetle böyle.


Çarşamba günü Fenerbahçe parkına gitmekle bir nefes almakla iyi etmişim, ardından gelen üç gün nasıl geçti anlamadım bile...
Yukarıdakiler bu mevsimin güzellerinden saz püskülü ya da pampas otu.
Çiçekleri bana Fransız asilzadelerinin kokoş tüylerini hatırlatıyor. 

24 Ekim 2025 Cuma

23 Ekim 2025 Perşembe

23 Ekim Perşembe


Akşamüstü terasa çıkıp bakınca,  manzaramız böyleydi, Çamlıca'daki kuleye selam verdik.

22 Ekim 2025 Çarşamba

22 Ekim Çarşamba

Kuşluk vakti bir hastane seferimiz oldu, annemin tahlili, aşısı derken öğleni bulduk.
Hastane çıkışı kardeşim anneme şöyle bir sahile doğru arabayla gidip dönmeyi teklif etti. Annem artık o kadar eve bağımlı oldu ki arabayla bir tur atmakla bile ilgilenmiyor. Biraz ısrar ettik biraz oldu bittiye getirdik, olup olacağı Dragos'a kadar gidip döndük. 
Yollar boştu, hava loştu (kafiye olsun dedim netekim) ama esasen hava parçalı bulutlu ve pusluydu.

Öğleden sonra içime bir şeyler bastı -havadaki bulutlar etkilemiş olabilir- kendimi sokağa attım.
Bir süredir canım ormanda yürümek çekiyor, gel gör ki kendimi bir ormana götürmek kısmet olamadı.
Dedim, artık yeter şu bünye biraz toprak kokusu duysun, kuru yaprak hışırtısı dinlesin hiç olmazsa ve Suadiye'den Marmaray seferiyle Feneryolu'na gittim, Fenerbahçe'ye yürüdüm.

Park o kadar tenha, o kadar güzeldi ki... Tam gönlüme göreydi; parkın aheste revan gezinen kedileri, denizde yüzen iki kişi, sahilde oturan üç beş kişi, ağaç altında kitap okuyan bir kaç kişi, çay bahçesinde çay içenler, o kadar işte.



Ilgınların altındaki banklarda oturdum, denizde yüzenleri, geçen motorları, uçan kuşları ve adaları seyrettim.

21 Ekim 2025 Salı

21 Ekim Salı

Bir dolu iş halledilmesi gereken bir gündü, bu saate dek firesiz geldik şükür.
Sabah kızımın bir randevusu vardı, benim eczaneden alınacaklar listem vardı, annemin kulaklığının bakımı için randevumuz vardı ve de belediyeye gidip bir takım vergi işlerini halletmek gereği vardı.
Arada yapılması gereken günlük işler de cabası...
Bir şekilde sırayla hallettik hepsini, akşamüstü eve gelince mercimek çorbasını pişirecek zamanım bile kaldı.

Bütün bu hareket arasında, hazır kızımla Kadıköy'e gitmişken çarşıya indik, Çinili fırında lahmacun yedik, Baylan'da kabaklı cevizli bir dilim pasta paylaştık, çay içtik ve de çarşıda bir tur atıp baharatçıdan alınacakları ve hiç akılda olmayanları alıverdik.

Almak akılda olmayanlardan biri vişne kurusu idi, yıllar önce İran'dan gelmiş bir vişne kurusu yemiş ve sevmiştim. Görünce aldım, ama bu senenin vişneleri nasıl tatsız idiyse, bu da onlar gibi çıktı, tüketmek için bir yol bulmalı. 
Diğer akılda olmayan görülünce alınan ise hibiscus oldu. Şulem'in yaptığı çayları içmiş, beğenmiştim. Eve gelince hemen sordum, nasıl yapacağım? 
Sordum ama,  kendimce bir yol tutturdum, demleyince bir kaşık bal ekledim içtim, bence sonuç iyi, ancak kızım ekşi buldu, biraz daha şeker veya bal eklemek gerekecek demek ki.



Pastayı bitirmiştik, çaylar sadeli kaldı. 

20 Ekim 2025 Pazartesi

20 Ekim Pazartesi

Bu sabah beni sinirlendiren bir yazışma oldu, bir süre içimden aldım verdim, söylendim. 
Şimdi gülüyorum olana; hayır ne gerek var güzel canımı üzeceğim üç günlük dünyada, hem zaten stres vücuda en zararlı madde imiş, aman yaa buna mı takılacağım dedim ve ohh!
Gerçi not etmeliyim ki 40 dakika yürüyüş, üstüne bir saat pilates, ardından yine 40 dakika yürüyüş derken vücudumun salgıladığı endorfin, seratonin ve dopamin kokteylinin de bu aldırmazlıkta payı olması muhtemeldir. 

Öğleden sonrasını mutfakta geçirdim.
Bir yandan akşamın yemeğini pişirir ve yarının yemeğinin ön hazırlığını yaparken diğer yandan günlük haberleri okudum.
Akşamüstü kardeşim anneme geldi, çay, kurabiye, sohbet üçgenine daldık.
Bugün de böyle geçti işte!



Buncağız, garibim dün avladığı sineği yemiş ve sonra olanlar olmuş.
Sunnycik bütün gece kusmuş durmuş, sneği içinden çıkarmak yetmemiş, içi dışına çıkmış.
Acaba dedim, sinek zehirli miydi?

19 Ekim 2025 Pazar

19 Ekim Pazar

Bu sabah da dünkü gibi yağmur sesiyle uyandım, mutlu oldum.  
Yağsa yağmur böyle işte, her sabah henüz çoğu insan yeni uyanıyorken, erkenden, yollar boşken, trafik yağmur bahanesine sarılmazken; hayal bu ya...

Bu sabah ilk kahvaltıyı annemle yapmak üzere hazırladım. Kahvaltıdan sonra bir süreliğine eve inmiştim, kızım arkadaşından geldi, kahvaltı yaptı, annanesine bir göründü ve öğlen civarında babannesine gitmek üzere İznik'e doğru yola çıktı. 

Bir kaç gündür şöyle güzel bir sonbahar ormanında olmayı çekiyor canım.
Yağmur yağmış, toprak mis kokuyor, yaprakların kimi kızarmış, kimi sararmış, yağmur yağdıkça yapraklar ağaçları terk edip yere düşmeye başlamış, güneş arada bulutlardan sıyrılıyor, ışık şöyle bir parlıyor sonra yine loşluk hakim oluyor, yürürken arada kulağınıza kuş sesleri geliyor, hava serinlemiş, henüz palto havası değil, ama üstünüzdeki kalınca ceketler iyi hissettiriyor.




Fotoğraf 19 Ekim 2013 tarihi taşıyor, tam 12 sene öncesi...
Viyana'da ağaçlar arasındaki güzel bir yolda yürürken çekmiştim. 
Bugüne ve orman özlemime denk düştü, ekleyiverdim.
Yıllar önce çocuklarla yaptığımız bir kaç günlük kısa bir geziden kalan anılardandı.
İşin hoş tarafı şu, sanki fotoğrafı ben çekmemişim gibi baktıkça hayran kalıyorum, nedense?