21 Aralık 2025 Pazar

21 Aralık Pazar


Nerede dünkü güneşli hava, değil mi? Bugün de böyle yeniden bulut, yağmur, rüzgar...
Bir kaç gün önce trenle gittiğim Borough markete ve nehrin diğer yakasına bu defa yürüyerek gittik.
Saint Paul'ün Southwark köprüsünden görünüşü, daha yakın açıdan, böyleydi.

Ortadaki baca direkli yapı, Tate Modern binası.
Bir de köprüden nasıl görünüyor diye baktık.


20 Aralık 2025 Cumartesi

20 Aralık Cumartesi


İşte size tipik bir Londra sokağı ve evleri, tipik olmayan ise Aralık ayındaki güneşli hava.


Tower Bridge'e doğru yürürken,


Tower Bridge, Thames Nehri, Tower  of London 

19 Aralık 2025 Cuma

19 Aralık Cuma


Sabah pırıl pırıl güneşli bir güne uyandık, sanki dünkü rüzgarlı yağmur başkadır yere yağmış gibiydi.
Kırmızı otobüslerden sonra şehrin bir başka kırmızılı sembolünü es geçmek olmazdı.
Hâlâ çalışan bir telefon kulübesinden daha tarihi bir nesne olabilir mi?


Trafalgar meydanını bir de böyle masmavi gökyüzü altında görün.
Fotoğrafı büyutürseniz sağ taraftaki Saint Martin in the Fields kilisesini ve sol taraftaki Natioal Galery'i göreceksiniz.

Günün müze gezisi hedefi National Galery'nin hemen arkasındaki Natioanal Portre Galeriyi gezmekti.
Üstüne bir de Somerset House'a gittik, oradaki sergilere göz attık ve iç avluya yerleştirilmiş buz pistinde kayanları seyrettik.
Bir Londra günü daha böyle geçti.


18 Aralık 2025 Perşembe

18 Aralık Perşembe


İşte yine bir eski tanıdıkla merhabalaştım, bugün.
1987 yılında bir oyun seyretmek şansını elde ettiğim Shakespeare'in ünlü Globe tiyatrosu.
Nehir kenarında Tate Modern'den çıkmış Borough markete giderken gördüm ve mutlu oldum.


Londra'nın köprüleri,
Öndeki renkli süslü olan Southwork Bridge, arkada gözüken ve dsha sade olan ünlü London Bridge.


Bugünkü müze gezisinden bir fotoğraf,
Kanadalı fotoğraf sanatçısı Ken Lum'dan 1994 tarihli "You Don't Love Me". 

17 Aralık 2025 Çarşamba

17 Aralık Çarşamba


Nihayet -çevre düzenlemesi epeyce değişmiş olsa da- tanıdık bir yerdeyim; burası Trafalgar meydanı.
Eskiden otobüsler, taksiler meydandaki Nelson anıtının yakınına kadar gelirlerdi. Şimdi alan daha çok yaya bölgesi haline getirilmiş.
Anıtın önündeki Christmas ağacı, bir geleneği anlatıyor. Her yerdeki çok süslü ve ışıklı ağaçlardan farklı olan bu ağaç gerçek bir ağaç ve her sene Norveç kralı tarafından 2. Dünya Savaşında ona yardım eden Ingilizlere teşekkür mahiyetinde başlatılsn bir geleneğe bağlı olarak gönderiliyor.


Burası çok yıllar öncesinin çiçek mezatı iken zaman içinde yemek yerleri ve çeşitli şık dükkanlarla dolu bir mekana dönüştürülen (biraz bizim Balık Pazarı gibi, daha büyük daha şık halini düşünün) Covent Garden'ın ana girişi.


Royal Academy of Arts binası, ana girişi.
İçerde biraz dolaştık, museum shopda biraz oyalandık.
Sonra uzun zamandır görüşmediğim arkadaşım R.ciğimle İngiliz usulü bir pubda oturduk, biralarımızı içerek sohbet ettik.
Eve dönüşü arkadaşımın önerisine uyarak otobüsle yaptım ve bu sayede ünlü dönme dolap London Eye'ı şöyle bir görmüş oldum.


16 Aralık 2025 Salı

16 Aralık Salı

Dünkü uzun yürüyüşün son yarım saati eve gittiğimde acıyan dizlerimi ne halde bulacağım endişesiyle geçti. 
Yürürken kendimi çevreyi seyretmeye fazlaca kaptırmış olmalıyım, bir anda kendimi dizlerimin üzerinde yerde buluverdim.
Hemen toparlandım kalktım, bir çiçek bankanın kenarında oturdum, kendimi kontrol ettim, dizlerimde sızıyı dinledim, sonra metroya doğru yürüdüm, eve döndüm.
Buz koyma, acı azaltıcı krem sürme işleri arasında evde  vakti zamanında yeğenime verdiğim kantaron yağı olduğu hatırlandı ve onu da sürdüm. 
Sonuçta bu sabah uyandığımda dizimin sızısı azalmıştı ama bugün evde otursam buz koymaya devam etsem daha iyi olacak düşüncesine uydum. Bugün buluşmak üzere sözleştiğim arkadaşım R.cığıma durumu yazdım ve yarın için sözleştik.

Günün kalanında  yeğenime bir iki kap yemek yaptım, biraz televizyon biraz da yağmur seyrettim (evet, hava olması gereken karakterine dondü) ve bugün de böyle geçti.


Aralık ayının karanlığına ışık verecek renkler...

15 Aralık 2025 Pazartesi

15 Aralık Pazartesi

Geçen sene doğum günümde yeni yaşıma bir mektup yazmiştım. Bugün mailime düşene kadar da varlığını unutmuştum. Meğer ne güzel bir öngörü imiş, tebrik ettim kendimi.

Bugüne gelince, kendime armağan olarak "bakalım şehri ne kadar hatırlıyorum" başlığı altında bir gezelim görelim seferine çıktım.
Oxford Street senin Regent Street benim Piccadily kim isterse onun dedim, boydan boya yürüdüm gezdim dolaştım, sonunda Trafalgar Square'a kadar geldim ve yine bir türlü tanıdıklık hissini yaşayamadım.
Aradan geçen zamanda ya anılar silindi ya şehir fazlaca değişti, bilemiyorum.


Soho Square'daki küçük bina ve tatlı park...