20 Kasım 2024 Çarşamba

20 Kasım Çarşamba

Kaç gündür vergi dairesine gidecektim, hani şu on gün önce gelen "emanette paranız var" tebligatını çözmeye. Sonunda bugün gittim ve tam anlamıyla selam verdim, borçlu çıktım.

Uzun uzun anlatmaya mecalimin şu an için kalmadığı ve sık sık Aziz Nesin'in "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz'ını andığım bir süreç sonunda bir takım elektronik yanlışlıklar sonucunda bazı işlemlerin eksik kaldığını ve dolayısıyla alacaklı değil, aksine gecikme ve ceza dolayısıyla borçlu olduğumu öğrendim. 
Emanetteki para borca mahsup edildi, üstüne bir miktar ödeme yaptım, bir miktar daha ödenecek borç kaldı.

Neyse ki, dairede konuyu anlamaya ve çözmeye çalışırken muhatap olduğum memurlar ilgiliydi, oldukça yardımcı hareket ettiler ve ek olarak dert anlatmakla uğraşmadım.

Eve dönünce kendimi avutmak üzere mutfağa kapandım, yemek yaptım ve bir de kardeşimin gönderdiği, şuradaki adresteki tarifle muzlu brovni yaptım.
Kendime de tatlı yiyelim tatlı konuşalım kardişim dedim.

 




Muzlu Unsuz Browni

Malzemesi: 

 1 yumurta 
 3 küçük olgun muz 
 2 yemek kaşığı kakao 
 1½ paket kabartma tozu 
 1 yemek kaşığı yer fıstığı ezmesi 
 1 yemek kaşığı tahin 
 1 paket vanilya 
 60 gram bitter çikolata 
 1'er cm büyüklüğünde koparılmış 8 cevizin iri kıyılmış içi 

 Yapılışı:

 Muzların kabuklarını soydum ve içlerini çatalla iyice ezdim. 
 Çikolata ve cevizler hariç tüm malzemeleri karıştırdım. 20 cm.'lik cam fırın kabına koydum.
 Çikolatanın ve cevizin yarısını içine koydum, karıştırdım,  diğer yarılarını üzerine koydum. 
 Önceden ısıtılmış fırında 180°'de yaklaşık 25 dakika kadar pişirdim. 

 Yerken soğumasını beklemeli hatta biraz dondurma ile tatmalısınız.

19 Kasım 2024 Salı

19 Kasım Salı

Bugün bir dolu koşuşturmanın arasında iki saatlik bir fırsat yarattık ve  kardeşimle Kadıköy PTT önünde buluştuk. Amacımız yeğenimin yeni taşındığı ev için hediye bakmaktı. 
Ablasının avare kasnak oluşunun aksine, düzenli ve disiplinli bir insan olan kardeşim önceden araştırmalarını yapmış ve  gideceğimiz mağazaları belirlemişti. Oradayken bizi başka bir dükkana yönlendirdiler ve böylece daha önceden hiç gitmediğim  Caferağa tarafındaki çarşının dar sokaklarında dolaştık, alış veriş yaptık.
İşimiz bittikten sonra ayrılmadan önce Boğa manzaralı Ankara pastanesinde birer Türk kahvesi içtik, kısa bir keyif yaptık.

Hazır Kadıköy'e gelmişken ve hava güneşliyken biraz daha tadını çıkarayım istedim. Bahariye caddesi boyunca yürüdüm, Süreyya Operası'nda ne konserler, temsiller varmış diye baktım. Moda yönüne doğru devam ettim, neler varmış merakıyla Oyun Atölyesi'nin afişlerine de bir göz attım. 
Her zamankine göre daha sakin olan Kadıköy çarşı içinde biraz dolaştım, Baylan balkabaklarıyla süslü bir vitrin yapmıştı, kestaneciler, kumpirciler malzemelerini hazırlıyorlardı.

Eve dönerken hastaneye uğrayıp  annemin doktoruna sorumu sordum, eczaneye uğrayıp reçeteyi tamamladım ve sonbahar yapraklarıyla hışırtılı mini parkımızdan geçerek eve ulaştım.



Süreyya Operasının ana girişinin sol yanında duran bu heykele daha önce alıcı gözle bakmamıştım.
Heykeltraşının kim olduğunu aradım, ancak doğru bilgiye ulaşabildim mi emin değilim.
Binanın ön yüzündeki rölyefleri ilk Türk heykeltraşlarından İlhan Özsoy yapmış. 
Belki diyorum, bu heykel de ona aittir?

Sonradan ek bilgi:
Vodvil - Neslihan Pala - 2008
 

18 Kasım 2024 Pazartesi

18 Kasım Pazartesi

Bugün dünkü kadar serin değildi hava, termometrenin gösterdiği sadece 2-3 derce değişmişti, rüzgar sert esmediğinden olsa gerek hava  epeyce yumuşamıştı.

Dışarıda hava yumuşamışken evde mutfak yönünden sert rüzgar esiyor, bulaşık makinesiyle cebelleşme günündeyiz, makine boşaltma pompası tıkalı arızası verdi. Bildiğim usullerle çıkardım, temizledim bir kaç kez. Yine aynı arıza ışığı yanıyor...

Bir şey daha diyecektim ya, Orhan Pamuk'un romanındaki gibi "kafamda bir tuhaflık" sanki, hatırlayınca söylerim artık. 



Sarman dünün anılarından,
Parkta deniz manzarasına sırtını dönmüş uyukluyordu,
Oysa dönüp baksa ya, arkasında acayip bulut ve ışık oyunları, Sivriada, şehir hatları vapuru, yelkenli filan, ne güzeller...

17 Kasım 2024 Pazar

17 Kasım Pazar

Bu sene doğa sonbaharı çok mu güzel yansıtıyor, ben mi öyle hissediyorum emin değilim.
Günlerdir sonbahar yapraklarının hışırtısını duyarak yürümek arzusundaydım.
Ormana gideyim, ağaçları seyrederek yürüyeyim istiyordum da ormana nasıl  ulaşacağım? 
Düşündüm, orman bulamazsam park var, hem Fenerbahçe parkını nicedir ihmal ettim, görsem iyi olur.
Bugün öğleden sonrayı Fenerbahçe parkına gitmek, parkta sakız ağaçlarının altında oturmak, grilerin arasında koyu gri gözüken adalara doğru denize bakmak ve dökülmüş yaprakların üzerinde hışırtılarını dinleyerek yürümekle geçirdim.
Ohh!



Parktaki asırlık sakız ağaçlarının en güzellerinden biri ve çevresi...

16 Kasım 2024 Cumartesi

16 Kasım Cumartesi

 Akşamüstü istasyona doğru yürümek için A.ciğimin evinden çıktığımızda burnuma yenidünya ağacının çiçeğinin kokusu geldi. Baktım, arkadaşımın apartmanın bahçesinde bir tane var. 
Bak bu ağaç bu mevsim çiçek açıyor ve ne güzel kokuyor diye anlatmaya başladım. A.ciğim, benim heyecanım karşısında  "Ekmekcikız blogunun canlı bir yazısı gibi oldu şu an" yorumunu yaptı, çok tatlıydı.

Günün en heyecanla beklenen saatleri arkadaşımla geçirdiğim iki saatti. Kaç zamandır dışarı çıkmak, arkadaş görmek konusunda fazla hareket esnekliğim olamıyordu. Çok şükür bu hafta şeytanın bacağını kırmaya başladım. 
Meğer A.ciğimle  kaç ay olmuş yüz yüze görüşmemişiz, blogdan yazıları okuyunca görüştük sanıyor insan. Bu da bir çeşit blogcu yanılsaması. 



Sohbete bitki çayları ve pek lezzetli tatlı tuzlu kurabiye eşlik etti.
Başlayıp, çok büyük olduğu için tamamlayamadığım elmalı turta, nazik ev sahibem tarafından paketlendi, benimle eve geldi. 
Misafir yanına verilen yiyecek paketine bizim oralarda diş kirası denir, böylece diş kiramı da almış oldum. 

15 Kasım 2024 Cuma

15 Kasım Cuma

Sabah uyandığımda sokaklar ıslaktı, sonra gün boyu hiç kurumadı ama hiç şakır şakır da yağmadı. Bulutlar gökyüzünden güneş ışığı sızmasına izin vermeyecek kadar yoğundu. 
Hava epeyce serindi, gündüz pazara gidip gelirken o kadar soğuk  değil de akşamüstü yürüyüşe çıktığımda ellerim üşüdü.

26 Ağustos'ta İş Bankası'nın kuruluşunun 100. yıldönümü için Tersane İstanbul'da bir konser verilmiş.
Oldukça geniş kadrolu ve güzel tasarlanmış sahne estetiğiyle cazip bir konser. 




Bir kaç gündür esen sert rüzgardan sonra incecikten de yağsa yağmurla birlikte ağaçlar yapraklarını iyiden iyiye bıraktılar. Yürüdüğüm tüm sokaklar dökülmüş yapraklarla doluydu.

14 Kasım 2024 Perşembe

14 Kasım Perşembe

Hızlı çekim bir gün daha.
Evde temizlik günü, öğlende haftanın tek pilates dersine gidip gelmek, biraz kitap okumak, biraz internette haber bakmak, gün sonu...

Biten kitap, İclal Aydın / Salkım Sokak Nu. 3

Başlanan kitap, Barış Bıçakçı / Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin

Günün müziği, doğum günü armağanı olarak yorumlanan bir Ahmet Kaya şarkısı Hep Sonradan, Taner Ölmez ve Taylan Özgür Ölmez kardeşler söylüyor, burada. 



Şaşkınbakkal Erenköy arasındaki Gizem Damla Tuğtekin alt geçidindeki duvar resmi,