11 Temmuz 2025 Cuma

11 Temmuz Cuma

Hasta çocuk toparlandı çok şükür, sabah yine kızarmış ekmek ve peynirden şaşmadı ama, öğlende makarnasına birazcık sos koymak isteyecek hale geldi. Derken akşamüstü arkadaşıyla sokağa çıkmak ve sahile inmek enerjisi de geldi. Sanırım yediği serum vücudunun dengesini korudu ve toparlanmasına katkısı oldu.

Pazara giderken kızımın arkadaşı tatlı N. benimle gelmek istedi, biz de birlikte gittik. Malum, bizim pazarlar sadece sebze, meyve pazarı değil, üst baş, perde, mutfak eşyası... her şey bulunabiliyor. Neler neler varmış diyerek, bakınarak gezdik önce, haftalık alışverişi sonra yaptık.
Yazlık sebzeler çoğalmış, bu hafta pazar daha ucuzdu. Geçen hafta aldığım pembe domatesin fiyatı 5 lira artmıştı, neden dedim satıcıya. Demesin mi, geçen hafta dedem sağdı bu hafta vefat etti de ondan! Kendince her şey değişiyor fiyat değişmesin mi demenin yolunu böyle bulmuş.

Akşamüstü youtube'da 1992 tarihli sözsüz, hiç konuşma olmayan, alıştığımız sinemadan çok farklı bir film izledim: Koyaanisqatsi. Film Amerikan medeniyetinin durumu üzerine görüntü ve ses ile bir deneme olarak tanımlanıyor. 
Yönetmenliğini Godfrey Reggio'nun yaptığı filmin adı Arizona'nın yerlileri olan Hopi dilinde "dengesiz yaşam" anlamına geliyor.
Filmin görüntü yönetmeni  Ron Fricke daha sonra "Baraka" ve "Samsara" isimli  iki benzer temalı film yapmış. Kızımın önerisine uyarak, bir ara onları da izlemeyi düşünüyorum.
Besteci Philip Glass, filmin görüntüleriyle bütünleşen minimalist müziğini yapmış. Film ve müzik, birisi olmazsa diğeri olmaz denecek şekilde birbirini tamamlıyor.



Kaç zamandır ekmek fotoğrafı ekleyemedim, buradaki geçen senenin ürünü. 
On günden fazla oldu maya kavanozunu buzdolabındaki rafından yere düşürdüm ve kavanoz tuzla buz, maya ziyan oldu. 
Kardeşimden benim mayanın yavrusundan alacağım da yeniden maya üreteceğim, fırından ekmek alıyorum şu sıralar.

10 Temmuz 2025 Perşembe

10 Temmuz Perşembe

Dün gecenin bir vaktinden bu sabahı nasıl bulduk, sabahtan akşamın bu saatine nasıl geldik, hatırlamıyorum; çok yorgunum, uykusuzum.
Akşam hava biraz serinler gibi olunca kızım misafirini Kadıköy'e götürmek istemişti, nitekim gittiler de.
Onlar arkadaşlarıyla buluşmuş sohbet ederken, ben de maçı seyrettim, kazanılan maç nedeniyle keyfim yerinde yattım, uyudum. Gecenin bir vakti uyandım, kızlar gelmişler, ama ne olduysa uykuma bir ara verdim.
Tam yeniden dalıyordum ki kızımın banyodan sesi geldi, midesindekileri çıkarıyordu. Eyvah dedim. 
Haklı olarak demişim, içgüdüsel olarak, zira sabaha kadar sıklaşan aralıklarla lavaboya ve tuvalete koşmaya devam etti. Sonunda ikimiz de uyuyamamış ve bitkin düşmüş olarak sabahı bulduk.
Baktık olacak gibi değil, yakınımızdaki hastaneye gitmeye karar verdik, ama kızımda hal yok durakta ise taksi yok. Yavaştan yürürüz diyerek apartmandan çıkarken apartman görevlisini bahçe sulamaya hazırlanırken gördük. 
Rica ettim, bizi arabasıyla hastaneye bıraktı, acile girdik.
Doktor muayenesi, kan tahlili derken, serum takıldı, bizim kız yarı baygın yatarken serumu yedi. Tahlil sonucu çıktı, doktor bakteriyel değil bu viral olabilir, bugünlerde salgın var, dedi.
Bir iki destekleyici ilaç yazdı, hafif ye, perhiz yap, dinlen dedi ve eczaneye uğrayarak ilaçları aldıktan sonra eve ulaştık. 
Şimdi biraz uyku, bir iki lokma kızarmış ekmek, beyaz peynir, patates ve muzdan sonra daha iyi gözüküyor bizimki.
Tesellimiz, bu iş arkadaşının başına gelmedi ve gece boyunca evdeki hareket sürerken misafirimiz uyumaya devam etti, çok şükür.
Biz eve döndükten sonra olanları duydu ve çok şaşırdı. Biz de bu kadar rahat uyumasına sevindik, memnun olduk.



2018'den Marmaris civarında bir koydayız,
Bir dolunay anısı, güneş batmış, ay henüz doğmuş...
Neden mi dolunay?
Bu gece dolunay var da ondan, 
Bir ara dışarı çıkın aydedeyi arayıp bakın!

9 Temmuz 2025 Çarşamba

9 Temmuz Çarşamba

Bugün evin içinde yürürken bile adımlarımı sakınıyorum, değil dışarı çıkmak...
37 dereceyi gördük ama ilginç bir kuru hava var, bildiğimiz İstanbul yaz havasında bu dereceyi görünce bir de nem olurdu, bu defa öyle olmadı. 
Bir ara balkona çıktım, fırın kapağı açık kalmış sandım, içeri kaçtım.

Kızımın arkadaşı geldi, Tahran'dan Amsterdam'a giderken üç gün bizde misafir olacak. Evde bıcır bıcır konuşmalar, gülüşmeler var, kızlar hasret gideriyorlar.

Akşama VNL'in Hollanda'daki 3. ayak maçları başlayacak, iki saatliğine voleybol dünyasında yaşayacağız. Yolunuz açık olsun kızlar.



Çay için, sıcakta hararet alır derler,
Ben soğuk şeyler içince daha çok ferahlıyorum.

8 Temmuz 2025 Salı

8 Temmuz Salı

Sabah dışarı çıktığımda komik bir görüntü vardı, sokağın ortasında gezinen martılar, martıları izleyen kediler...
Ne oluyor böyle diye düşünürken karşı kaldırımda elindeki paketten martılara yemek veren bir genç kadın gördüm. Hani kedi besleyenlere alışkınız da, martı besleyeni ilk gördüm. Zaten sokaklara  kediler için bırakılan mamalara martıların ve kargaların ortak olduklarını gözlüyoruz. Beni şaşırtan ilk kez martıları çağırarak onlar için yemek koyan birisini görmek oldu. 
Kızıma anlattım, evcilleştiriyor martıları diye yorumladı.

Bugünün diğer şaşkınlık konusu, Cuma günü pazardan aldığımız karpuzun içten içe tamamen çürüdüğünü görmek oldu. Artık bunu kesip dolaba koyayım diye elime aldığım an içinden sular akmaya başladı. 
Taşımak için çekilen emeğe mi yanayım, Diyarbakır karpuzu alıyorum diye verdiğim fazla paraya mı yanayım. akan sularla yapış yapış olan mutfağı temizlemek için uğraşmana mı yanayım, bilemedim.
İlk defa böyle çürüyen karpuz gördüm, acayipti.

Günün hikayesini geçen hafta İstanbul'da konser veren ve fakat gidemediğim Hermanos Gutiérre'den  bir parça ile tatlıya bağlayalım, Esperanza. 



Dün gece biraz ay seyredeyim, biraz yatmadan serinleyeyim niyetiyle balkonda otururken sağ yanımdan tanıdık bir koku geldi.
Meğer bizim kızlar yine çiçeklerini görelim istemişler...

7 Temmuz 2025 Pazartesi

7 Temmuz Pazartesi

Hava sıcaktı bugün. 
Kaşaneler Sokağında yürürken yeni yapılmış, kocaman, beton üstü granit ve bahçesi ağaçsız ağaçsız apartmanların önündeki sıcaklık ile tek tük kalmış, bahçe içinde iki üç katlı, bahçesinde ve kaldırımında ağaç olan binaların önündeki sıcaklık farkı çarpıcıydı. 
Ne denir, olan oldu, kentsel dönüşüm derken rantsal dönüşüme yol açanlar hepimizi aşırı ısıtıyor, işte.

Öğleden sonra ARTE'de  "Anne Teresa de Keersmaeker & Némo Flouret : Forêt" başlıklı modern dans gösterisini izledim.
Louvre Müzesinde üstelik müzeyi gezenler arasında performans sergileyen modern dansçıların  eserlerle uyumlu gösterilerini çok beğendim.
Vaktiniz varsa izleyin derim.

Şimdi kızım deniz börülcesi haşlıyor, bana hep zor gelen bir iş bu. Ben de nasıl yaptığını izliyorum.



Yiyemediğimiz çok ekşi vişneleri sonunda şurup yaptım ve suyun ya da sodanın içine eklenerek içilebilecek hale geldiler.

6 Temmuz 2025 Pazar

6 Temmuz Pazar

Gün ağır aksak başladı, sabah evde annem ve kızımla uzunca süren bir kahvaltı yaptık. 
Öğleden sonra -kim bilir kaçıncı kez  Eternal Sunshine of the Spotless Mind'ı seyrettim.  Bu filmi her seyredişimde yeni bir keşif yapıyor gibiyim. Senaryo çok zekice yazılmış, bu nedenle her yeni seyirde filmin katmanlarından birisi açılıyor.
Akşamüstü caddeye yürüdüm ve uzun süredir oturup sohbet edemediğimiz Y.ciğim ile buluştuk. Yemek yedik, uzun uzun sohbet ettik. 
Ha, bir de hava sıcaktı onu da not edeyim.
Budur.



Mevsimin güzellerinden, bir şeftali bin şeftali...

5 Temmuz 2025 Cumartesi

5 Temmuz Cumartesi

Sabah dışarı çıktım, eve dönerken kahvaltıda yemek üzere simit aldım, kızımın canı kaymak çekmiş, onu da aldım. Kahvaltımızı yaptığımızda kuşluk vakti olmuştu. 
Kahvaltı sonrası ikimizi de bir rehavet basmasın mı? Birimiz koltukta, öbürümüz kanepede uyuyakalmışız, sıcak çarptı sanırım.

Öğlen saatlerinde annemle birlikteydim.  Bir yandan yemeğini yedi, diğer yandan bana güncel siyasi gelişmeleri anlattı. 

Akşamüstüne doğru hava serinlemiştir umuduyla mahallede terzi, yorgancı, market turuna çıktım. İşleri yoluna koydum ama, hava serinlememişti. Eve gelince soğuk sudan geçmek şart oldu.



Karşıya geçince konulu fotoğraf tefrikamız devam ediyor.
Bu defa Karaköy iskelesi yanından Topkapı Sarayına ve Sarayburnu'na bakıyoruz.