Sabah uyandığımda sokakta hafif bir yağmurun izlerini gördüm, hava kapalıydı, serindi.
Annem uyurken egzersiz ve duş yaptım, sonra kahvaltı hazırladım. Gece biraz parçalı ve huzursuz uyudum, sonradan hatırlayamadığım bir rüya da gördüm.
Günün menüsünde pırasa çorbası vardı. İki senedir bizde pırasa ya çorba oluyor, ya böreklik iç. Bir ara şöyle güzel bir zeytinyağlısını yapsam.
Pırasa ve lahanaya kırağı vurunca daha tatlanır ve yumuşarlarmış. Hava böyle iderse yakında kırağı vurur sebzelere.
Öğleden sonra dışarı çıktığımda yerlerdeki sarı, kahverengi yaprakları gördüm ve aklıma orman içlerinin bu günlerde nasıl da güzel olduğu geldi. O an bir ormanda yürüyor olmayı çok istedim, Belgrad Ormanına giderdik çocuklar küçükken, o günler gözümde canlandı.
Rüzgarın savurduğu yaprakların üzerine basarak hışırtılarını duymaya çalıştım, ormanda yürüyormuşcasına...
ben eskiden pırasayı sevmezdim. son 10 yıldır pek seviyorum. her yaptığımda da annemi anıyorum. üniversitede yaptığı pırasayı bana "baksana, gelin gibi pırasa. şu güzelliği nasıl sevmezsin" diyerek sevdirmeye çalışmışlığı vardır :)
YanıtlaSilgüz, müthiş renklerle geldi yine değil mi?
Bak bu argümanı daha önce bilseydim, kızıma sebze sevdirmeye çalışırken "bak ama çok faydalı" yerine kullanırdım.:))
SilGüz renkleri ışık veriyor, gözler bayram ediyor. :)
Ben de çocukken pırasa sevmeyenlerdenim, sonra çok sevdim; annemin ve babannemin mutfağı güzeldi, bir ara ıspanakla da aramız açıktı, sonra bayıldık birbirimize:) Çocukluk biraz da bazı gerçeklerle inatlaşma sanki, sanki istemem yan cebime koy tavrı çocukluğu yakışıyor gibi:))
YanıtlaSilÇocukken neleri neleri sevmiyormuşuz diye hayıflanırdım, sonra öğrendim, mesela patlıcanda nikotin varmış, çocuklar patlıcan sevmezlermiş o nedenle, haklılar. :))
Sil